"Işık" / 7.Sayfa
Çalışma, yönergelerin stres altında çalışma belleği işlevine uygun şekilde düzenlenmesiyle stresli bir ortamda duruma müdahale eden gözlemcinin yeteneğini optimize etmeyi amaçladı. Sonuçlar, özellikle görsel ipuçlarıyla birleştirildiğinde, sesli talimatların en etkili olduğunu gösterdi. Her iki müdahale ve kontrol grubu için en yüksek doğruluk tepkisini gösteren sorular, doğrudan sesli talimatlar ve açık görsel unsurlar içeren sorulardı. Bununla birlikte, özellikle görsel yardımcılar olmadan karmaşık talimatları gerektiren sorularda, müdahale grubunda daha düşük doğruluk görüldü, bu da stresin anlık öğrenmeye etkisini gösterdi.
Çalışma, bilişsel aşırı yükten kaçınmak için ses ve görsel çıktı dengesinin önemli olduğunu öneriyor. Stresli durumlarda, doğrudan ve net talimatlar, gözlemciler tarafından daha doğru bir şekilde takip edilme olasılığı daha yüksektir. Araştırma, acil durumlardaki gözlemci performansını iyileştirmek için sesli ve görsel talimatların daha doğrudan bir şekilde düzenlenmesini önermektedir.
Stresli ortamlarda, bilgiyi doğru bir şekilde hatırlama yeteneği olumsuz etkilenir, ancak çalışmanın metodolojisi bu tür durumlar için en iyi uygulamaları vurgular. Bu bulgular, yalnızca acil durumlarda müdahale eden gözlemcilere değil, aynı zamanda anlık öğrenme gerektiren tıbbi profesyonellere yönelik talimatlar için de uygulanabilir. Çalışmanın içgörüleri, tıbbi ekipman için talimatların tasarımına uygulanabilir ve hatta acil durumlarda gözlemcilere yönergeler sağlayan tıbbi dronların geliştirilmesine rehberlik edebilir.
Bu metodolojinin tam anlamıyla anlaşılması için gelecekte farklı nüfuslar ve farklı dikkat dağıtıcılarla bu çalışmanın keşfedilmesine ihtiyaç vardır. Stresli ortamlarda görev tamamlama süresi, gelecekteki çalışmalar için değerli bir sonuç ölçüsü olabilir.
Hazırlayan: Ceren Sert
Böbrek Transplantasyonunda Donör Kaynaklı Modifiye İmmün Hücre İnfüzyonuna İlişkin Faz I Çalışmasının Beş Yıllık Takibi
Böbrek naklinden önce modifiye immün hücrelerin (MIC) uygulanması, allojenik donöre karşı spesifik immünosupresyona ve düzenleyici B lenfositlerinde artışa neden olmuştur. Bir çalışmada 10 MIC hastası, ameliyattan sonraki beşinci yıla kadar takip edilen 15 standart riskli alıcıyla karşılaştırılmıştır. Sonuçlar MIC hastalarında mükemmel bir klinik seyir, stabil böbrek grefti fonksiyonu, donöre özgü antikorlar, akut reddetme ve fırsatçı enfeksiyonlar olmadığını göstermiştir. Bununla birlikte, MIC hastaları, özellikle ameliyattan 7 gün önce en yüksek hücre sayısına sahip olanlar, in vitro anti-donör T lenfosit reaktivitesi eksikliği ve ameliyattan sonraki beşinci yıla kadar yüksek CD19+CD24hiCD38hi geçiş ve CD19+CD24hiCD27+ bellek B lenfositleri göstermiştir. Bu, MIC infüzyonlarının immünosupresif tedavi yan etkilerini azaltırken greft korumasına katkıda bulunabileceğini göstermektedir. Prospektif kontrollerle doğrudan karşılaştırılarak daha fazla doğrulama yapılması gerekmektedir.
Hazırlayan: Elif Özge İnan
Kasıtlı olarak yavaş konsantrik hız direnç egzersizinin (ISVRE) kas gücünü artırmak için hızlı veya geleneksel hızlara eşit veya daha etkili olduğu öne sürülmektedir. Bu meta-analiz, ISVRE’nin daha hızlı veya geleneksel hızlara kıyasla kuvvet adaptasyonları üzerindeki etkisini, yaş, cinsiyet ve eğitim durumunu karıştırıcı faktörler olarak araştıran alt grup analizleri ile değerlendirmiştir. Tüm çalışmalar sağlıklı bireyleri incelemiştir. Rastgele etkili bir meta-analiz, eğitimli ve eğitimsiz denekler arasında veya yaşlı ve genç alt gruplar arasında fark olmaksızın hızlı antrenman lehine önemli bir etki olduğunu göstermiştir. Kadınlar erkeklere kıyasla daha hızlı antrenmanı tercih etmiştir. Önceki incelemelerin aksine, bu sonuçlar kronik hızlı veya geleneksel hızda direnç egzersizinin kas gücünü ISVRE antrenmanından daha fazla artırdığını göstermektedir. Kuvvet istenen bir sonuçsa, direnç antrenmanı hızı dikkate alınmalıdır.
Hazırlayan: Elif Özge İnan
SARS-CoV-2 Enfeksiyonunun Uzun Vadeli Sekeli Olarak Yeni Başlayan Nörodejeneratif Hastalıklar: Sistematik Bir Gözden Geçirme ve Meta-Analiz
Bu meta-analiz, SARS-CoV-2 enfeksiyonunun yeni başlangıçlı nörodejeneratif hastalıklarla ilişkisini incelemeyi amaçlamıştır. 12 çalışma ve toplamda 33.146.809 kişiyi içeren analizde, COVID-19 sonrası hastalarda SARS-CoV-2 enfeksiyonunun Alzheimer hastalığı, demans ve Parkinson hastalığı riskini artırdığı belirlenmiştir. Bu bulgular, COVID-19’un uzun vadeli etkileri arasında nörodejeneratif hastalıkların riskini artırabileceğini göstermektedir. Ancak, bu sonuçların nedenini anlamak için daha fazla araştırma gerekmektedir.
Hazırlayan: Ceren Sert
Trichomonas Vaginalis Enfeksiyonu Ve Servikal Neoplazi Riski: Sistematik Bir İnceleme Ve Meta-Analiz
Bu çalışma, Trichomonas vaginalis (TV) enfeksiyonu ile servikal neoplazi arasındaki ilişkiyi incelemek için bir meta-analiz gerçekleştirdi. Çalışmada, servikal neoplaziye sahip 67.000’den fazla kadın ve 14 ülkeden neredeyse 1 milyon sağlıklı kontrol grubu üzerindeki veriler analiz edildi. Sonuçlar, TV enfeksiyonunun servikal neoplazi riskinde belirgin bir artışla ilişkili olduğunu gösterdi. Daha basit bir ifadeyle, TV enfeksiyonu olan kadınların servikal neoplazi geliştirme olasılığının daha yüksek olduğu bulundu. Bu bağlantıyı tam olarak anlamak için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.
Hazırlayan: Şevval Kurnaz
Kan Lipid Düzeyleri İle Mide Kanseri Riski Arasındaki İlişki: Sistematik Bir İnceleme Ve Meta-Analiz
Bu çalışma, kan lipid düzeyleri ile mide kanseri (MK) riski arasındaki ilişkiyi incelemek için yapılmış bir meta-analizdir. Araştırmacılar, Çin ve İngilizce veri tabanlarını tarayarak ileriye yönelik kohort çalışmalarını topladılar. Sonuçlar, yüksek toplam kolesterol ve yüksek yoğunluklu lipoprotein kolesterol (HDL-C) düzeylerinin, mide kanseri riskiyle ters ilişkili olduğunu gösterdi. Ancak, trigliserit (TG) ve düşük yoğunluklu lipoprotein kolesterol (LDL-C) düzeyleri ile mide kanseri arasında bir ilişki saptanmadı. Bu bulgular, lipid düzeylerinin mide kanseri riskini etkileyebileceğini gösteriyor, ancak daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyuluyor.
Hazırlayan: Şevval Kurnaz
Polikistik Over Sendromu İle İrritabl Barsak Sendromu Arasındaki Korelasyonun Sistematik Bir İncelemesi Ve Meta-Analizi
Arka Plan: Son yıllarda, polikistik over sendromu (PCOS) hastalarında irritabl bağırsak sendromu (IBS) yaygınlığının araştırılması önem kazanmıştır. Bu çalışma, PCOS ile IBS arasındaki ilişkiyi daha iyi anlamak için yapılmıştır.
Yöntemler: Çeşitli veri tabanlarında yapılan çalışmalar taranarak toplamda 5 olgu-kontrol çalışması ve 1 kesitsel çalışma analiz edildi.
Sonuçlar: İnceleme, PCOS hastalarında IBS yaygınlığının kontrol grubuna kıyasla neredeyse iki kat daha yüksek olduğunu gösterdi.
Sonuç: Bu çalışma, PCOS ile IBS arasında anlamlı bir ilişki olduğunu ortaya koymaktadır. Ancak daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.
Hazırlayan: Şevval Kurnaz
Erken Yaşamda Kıtlığa Maruz Kalma ve Yetişkinlikte Kanser Riski: Sistematik Bir İnceleme ve Meta-Analiz
Bu çalışma, daha önce yapılan araştırmaları inceleyerek ve verileri analiz ederek, erken yaşta yaşanan kıtlık döneminin yetişkinlikte kanser riski ile ilişkisinin olup olmadığını belirlemeyi amaçlamıştır. 6 milyonu aşkın kişiyi içeren 18 yayınlanmış makaleye göz atılmıştır. Sonuçlar, erken yaşta yaşanan kıtlık döneminin yetişkinlikte kanser riskini %13 artırdığını göstermiştir. Bu risk kadınlarda, şiddetli kıtlık döneminde, ergenlik döneminde, Çin kıtlığında, kohort çalışmalarında ve meme ile mide kanserleri için daha yüksekti. Çalışma, erken yaşta beslenmenin uzun vadeli etkileri konusunda farkındalığın artırılmasının önemini vurgulayarak, önleme için hedefe yönelik tedbirler alınması gerektiğini önermektedir.
Hazırlayan: Şevval Kurnaz
Tip 2 Diabetes Mellituslu Erişkinlerde Probiyotik Takviyesinin Glisemik Kontrol Üzerindeki Etkileri: Randomize Klinik Çalışmaların Sistematik Bir İncelemesi Ve Meta-Analizi
Bu çalışma, tip 2 diyabet (T2DM) hastalarında probiyotik takviyesinin glisemik kontrol üzerindeki etkisini incelemeyi amaçlamaktadır. 30 randomize klinik deney (RCT) çalışmasında toplam 1,827 T2DM hastası değerlendirilmiştir. Probiyotik takviyesi alan grupta, açlık kan şekeri, insülin, HbA1c ve insülin direnci gibi glisemik kontrol parametrelerinde anlamlı bir azalma gözlenmiştir. Sonuçlar, probiyotik takviyesinin T2DM hastalarında glisemik kontrolü olumlu yönde etkileyebileceğini göstermektedir.
Hazırlayan: Şevval Kurnaz
İki Farklı COVID-19 Aşısının Tam Veya Fraksiyonel Dozu İle Heterolog (Üçüncü Doz) Rapel Aşılamanın İmmünojenisitesi, Güvenliği Ve Reaktojenisitesi: Yetişkinlerde Faz 4, Tek Kör, Randomize Kontrollü Bir Çalışma
Bu çalışmada, önceden CoronaVac aşısını almış Brezilyalı yetişkinlere farklı COVID-19 aşıları ile takviye dozları verildi. Üç grup oluşturuldu: Birinci grupta tam doz ChAdOx1-S aşısı, ikinci grupta yarım doz ChAdOx1-S aşısı, üçüncü grupta ise yarım doz BNT162b2 aşısı verildi. Amaç, aşılamadan 28 gün sonra IgG antikorlarına dayalı sero-dönüş hızını (%80) göstermekti. Ancak elde edilen sonuçlar, beklenenin altında kaldı. Tüm gruplarda güçlü bağışıklık yanıtları elde edildi ve farklı SARS-CoV-2 varyantlarına karşı benzer bağışıklık yanıtları gözlendi. Takviye dozları güvenli ve iyi tolere edildi, ciddi yan etkiler olmadı. Ancak yüksek başlangıç bağışıklığı nedeniyle sero-dönüş oranları sınırlı kaldı.
Hazırlayan: Elif Özge İnan