"Işık" / 4.Sayfa
Antibiyotik Tedavisi Sırasında Probiyotik Takviyesi, Bağırsak Mikrobiyom Çeşitliliğini Korumak İçin Gerekli Değildir: Sistematik Bir Derleme Ve Meta-Analiz
Bu çalışma, probiyotik takviyesinin antibiyotik tedavisi sırasında bağırsak mikrobiyomu üzerindeki etkisini inceleyen ilk sistemik derleme ve meta-analizdir. Araştırmacılar, probiyotik takviyesinin antibiyotiklere bağlı olarak oluşan düşük çeşitlilikli disbiyozu etkili bir şekilde önlemediğini bulmuşlardır.
Disbiyoz, bağırsak mikrobiyomundaki dengesizliği ifade eder ve geniş spektrumlu antibiyotik tedavisi nedeniyle oluşabilir. Azalmış bağırsak mikrobiyom çeşitliliği, obezite, inflamatuar bağırsak hastalığı ve karaciğer hastalığı gibi çeşitli sağlık sorunları ile ilişkilendirilmiştir. Probiyotikler, antibiyotik tedavisi sırasında disbiyozu önlemek için yaygın olarak kullanılmaktadır, ancak etkinlikleri hala belirsizdir.
Derlemenin sonuçları, probiyotik takviyesinin birkaç çeşitlilik indeksine dayalı olarak bağırsak mikrobiyom çeşitliliğine önemli bir etkisi olmadığını göstermiştir. Taksonomik kompozisyondaki değişiklikler probiyotik ve kontrol gruplarında benzerdi ve mikrobiyom takip sürecinden sonra düzelme eğilimi gösterdi.
Sonuç olarak, mevcut kanıtlar, disbiyozu önlemek için rutin probiyotik takviyesini desteklememektedir. Yöntemleri ve göstergeleri standartlaştırmak ve antibiyotik tedavisi sırasında probiyotik kullanımının klinik önemini araştırmak için daha fazla çalışma yapılması gerekmektedir.
Hazırlayan: Şevval Kurnaz
Bu çalışma, Toxoplasma gondii enfeksiyonu ile Rh kan grubu arasındaki ilişkiyi incelemek üzere yapılan bir sistematik derleme ve meta-analizdir. Toplam 10,910 kişiyi içeren 21 kesitsel çalışma analiz edilmiştir. Sonuçlar, T. gondii’nin hem Rh-pozitif hem de Rh-negatif bireylerde yaygın olduğunu göstermiştir (%32.34 ve %33.35). Ancak, Rh kan grubu ile T. gondii enfeksiyonu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmemiştir (OR: 0.96). Bu nedenle, toxoplasmosis ve Rh faktörü arasındaki kesin ilişkinin belirlenmesi için daha fazla araştırma önerilmektedir.
Hazırlayan: Ceren Sert
Genom Çapında Analizler Kullanılarak Depresyon Patofizyolojisi, Nüks Risk Tahmini Ve Komorbid Psikiyatrik Bozukluklar
Altı veri setinin genom çapında ilişkilendirme çalışması meta-analizi, glutamat ve GABA reseptörlerini kodlayan genler ve 64 yeni lokus dahil olmak üzere depresyon için 243 risk lokusu tanımlamıştır. Çalışma, depresyonun yüksek oranda poligenik olduğunu ve ~11.700 varyantın tek nükleotid polimorfizm kalıtımının %90’ını açıkladığını ortaya koymuştur. Çalışmada ayrıca neredeyse tüm depresyon risk varyantlarının eğitimsel kazanımı etkilediği ve karmaşık biliş alanlarını bozduğu bulunmuştur. Sonuçlar, depresyonun alt grupları arasında farklı poligenik mimarileri ve en yüksek poligenik yüke sahip vakalar arasında nüks ve psikiyatrik komorbidite için mutlak riskleri önemli ölçüde artırdığını ortaya koymuştur. Bu bulgular depresyon biyolojisi ve hastalığın ilerleyişine ilişkin anlayışı derinleştirmekte ve tedaviye yönelik hassas tıp yaklaşımlarını bilgilendirmektedir.
Hazırlayan: Elif Özge İnan
Bu çalışma, Parkinson hastalığı (PD) olan yutma güçlüğü yaşayan hastalarda akupunkturun yutma fonksiyonu ve yaşam kalitesi üzerindeki etkilerini gözlemlemeyi amaçlamaktadır. Yutma güçlüğü yaşayan 60 PD hastası rastgele iki gruba ayrıldı: gözlem grubu, konvansiyonel ilaç tedavisine ve rehabilitasyon eğitimine ek olarak akupunktur alan ve kontrol grubu sadece konvansiyonel tedavi alan gruptur. Dört haftalık tedavi sonrasında, her iki grup da yutma fonksiyonunda ve yaşam kalitesinde iyileşmeler gösterdi. Ancak akupunktur alan gözlem grubu, kontrol grubuna göre daha büyük iyileşmeler gösterdi. Bulgular, akupunkturun PD hastalarında yutma güçlüğü tedavisine faydalı bir katkı sağlayabileceğini göstermektedir.
Hazırlayan: Şevval Kurnaz
Trigliserit-Glukoz İndeksi Ve Koroner Arter Hastalığı: Risk, Şiddet Ve Prognozun Sistematik Bir İncelemesi Ve Meta-Analizi
Bu sistemik inceleme ve meta-analiz, TyG indeksi (insülin direncinin bir göstergesi) ile koroner arter hastalığı (KAH) riski, şiddeti ve prognozu arasındaki ilişkiyi incelemeyi amaçlamıştır. Analiz için 41 çalışma dahil edildi. Bulgular, daha yüksek TyG indeksi düzeylerine sahip hastaların, düşük TyG indeksi düzeylerine sahip olanlara kıyasla KAH riskinin arttığını göstermektedir. Ayrıca, daha yüksek TyG indeksi düzeyleri, stenotik koroner arterler, ilerleyen plaklar ve daha fazla damarın etkilendiği gibi daha şiddetli koroner arter lezyonları ile ilişkilidir. Ek olarak, daha yüksek TyG indeksi düzeylerine sahip hastalar, özellikle akut koroner sendrom (AKS) olanlar, önemli olumsuz kardiyovasküler olaylar (MACE) daha yüksek insidans oranına sahiptir, diğer yandan kronik koroner sendrom (CCS) veya stabil KAH olan hastalar, MACE insidansında artış eğilimi göstermiştir. TyG indeksi, KAH hastalarının tedavi süreçlerinin yönetiminde değerli bir araç gibi görünmektedir, çünkü riski, şiddeti ve prognozu değerlendirmede yardımcı olmaktadır.
Hazırlayan: Ceren Sert
Direnç Eğitimi ile Birlikte Kreatin Takviyesinin Bölgesel Kas Hipertrofisi Önlemleri Üzerindeki Etkileri: Meta-Analizli Sistematik Bir Derleme
Bu çalışma, direnç antrenmanı (RT) ve kreatin takviyesinin kas büyümesi üzerindeki etkilerini incelemek için yapılmış olan çeşitli randomize kontrollü denemeleri gözden geçirdi. Denemelerde sağlıklı yetişkinler, RT’ye katılarak en az 6 hafta boyunca kreatin veya plasebo aldılar. Araştırmacılar, kas büyümesini doğrudan ölçen gelişmiş görüntüleme tekniklerini (MRI, BT veya ultrason) kullandılar. Verileri analiz ettikten sonra, kreatin ve RT kombinasyonunun kas kalınlığında küçük ama farkedilebilir bir artışa neden olduğunu buldular, özellikle daha genç yetişkinlerde. Sonuç olarak, sonuçlar RT ile birlikte kreatin takviyesinin hem üst hem de alt vücutta iskelet kası hipertrofisinin doğrudan ölçümlerinde küçük bir artışı desteklediğini göstermektedir.
Hazırlayan: Şevval Kurnaz
Ağrı, doku hasarı veya zedelenmesinden kaynaklanan hoş olmayan duyusal ve duygusal bir deneyimdir. Deriyi ovarak, okşayarak, masaj yaparak veya enjeksiyon bölgesinin yakınına basınç uygulayarak uyarmak ağrıyı hafifletir. İğneyle ilgili prosedürler çocuklarda ve yetişkinlerde anksiyete, sıkıntı ve korkuya neden olabilir. Bu çalışma, damar içi girişle ilişkili ağrıyı azaltmada giriş yerine masaj yapmanın etkinliğini test etmiştir. Yaşları 18 ila 65 arasında değişen 250 ASA I-II hastası Masaj Grubu (MG) ve Kontrol Grubu (KG) olarak randomize edilmiştir. Anksiyete düzeylerini değerlendirmek için Durumsal Sürekli Anksiyete Envanteri (STAI) uygulanmıştır. İşlemden önce intravenöz giriş bölgesine bitişik cilde 15 saniye boyunca orta şiddette masaj yapılmıştır. Birincil son nokta olan algılanan ağrı yoğunluğu, derecelendirilmemiş 10 cm’lik Görsel Analog Skor (VAS) ile değerlendirilmiştir. Sonuçlar benzer demografik veriler ve STAI I-II skorları göstermiş olup iki grup arasında anlamlı bir fark bulunmamıştır. Masaj, gelişmiş bir hazırlık gerektirmeyen evrensel ve non-invaziv bir tekniktir ve intravenöz girişin neden olduğu ağrıyı azaltmak için önerilen bir tekniktir.
Hazırlayan: Elif Özge İnan
Ağız Gargaralarının Ağız Boşluğunda SARS-CoV-2 Viral Yükünü Azaltmadaki Etkinliği: Sistematik Bir İnceleme ve Meta-Analiz
Bu çalışmada, ağız gargaralarının dental işlemler sırasında ağız boşluğundaki SARS-COV-2 viral yükünü azaltma üzerindeki etkileri araştırılmıştır. PubMed, EMBASE, Scopus, Web of Science ve Cochrane kütüphanesi kullanılarak sistematik bir araştırma yapılmıştır. Sonuçlar, %1 Povidon-iyotun (PVP-I) SARS-COV-2 viral yükünü azaltmada etkili bir gargara olduğunu ve ortalama 3,61 (%95 güven aralığı 1,03, 6,19) azalma sağladığını göstermiştir. Cetylpyridinium chloride (CPC) ve Chlorhexidine gluconate (CHX) SARS-COV-2’ye karşı etkili değildi. Sonuç olarak, diş prosedürleri öncesinde ve sırasında hastaların ağız boşluklarındaki SARS-COV-2 viral yükünü azaltmak için PVP-I gargaralarının kullanılması önerilebilirken, CPC ve CHX içeren gargaralar için kanıtlar yeterli değildir.
Hazırlayan: Elif Özge İnan
Yetersiz Beslenen Okul Öncesi Çocuklarda Beslenme Müdahalesinin Bilişsel Gelişim Üzerine Etkisi: Randomize Kontrollü Çalışma
Çocukluk çağında yetersiz beslenme yetişkinlikte sağlık, gelişim ve üretkenliği olumsuz etkilemektedir. Karnataka’nın Udupi bölgesinde yapılan bir çalışmada, beslenme odaklı bir müdahalenin 3 ila 5 yaş arasındaki yetersiz beslenen okul öncesi çocuklar arasında bilişsel gelişim üzerindeki etkisi incelenmiştir. Müdahale grubundaki çocukların %52’si ortalama bilişsel gelişim puanlarına sahipken, kontrol grubunun ortalama bilişsel gelişim durumu %26,2’dir. Çalışma, ev temelli beslenme odaklı gıdanın yetersiz beslenen çocukların bilişsel gelişimini kontrol grubuna kıyasla önemli ölçüde iyileştirdiğini ortaya koymuştur. Bu durum, ev temelli beslenme odaklı gıdaların çocukların bilişsel gelişimini artırabileceğini göstermektedir.
Hazırlayan: Elif Özge İnan
Kas İskelet Sistemi Rahatsızlıklarının Yönetimi için Dijital Sağlık Müdahalelerinin Ekonomik Değerlendirmeleri: Sistematik İnceleme ve Meta-Analiz
Bu çalışma, kas-iskelet sistemi rahatsızlıkları (MSD’ler) olan kişiler için dijital sağlık müdahalelerinin maliyet etkinliğini değerlendirmeyi amaçlamıştır. Ortalama 82,5 puan ile 6 ülkeden toplam 10 çalışma dahil edilme kriterlerini karşılamıştır. Tüm çalışmalar, dijital sağlık müdahalelerinin kontrol grubuna kıyasla maliyet-etkin olduğunu bildirmiştir. Meta-analiz, dijital sağlık müdahalesinin maliyetinin 417,52 ABD doları ile kontrol grubu lehine olduğunu göstermiştir. Bulgular, dijital sağlık müdahalelerinin MSD’li hastalar için tedaviye erişimi ve sağlık sonuçlarını iyileştirebileceğini göstermektedir. Klinisyenler ve politika yapıcılar, hastaları için bu müdahaleleri kullanmayı düşünmelidir.
Hazırlayan: Elif Özge İnan