"Pilot" / 10.Sayfa
Vitamin D Alımı, Serum 25-Hidroksivitamin D (25(OH)D) Düzeyleri ve Kanser Riski: Randomize Kontrollü Çalışmaların ve Gözlemsel Epidemiyolojik Çalışmaların Meta-Analizlerini İçeren Kapsamlı Bir Meta-Meta-Analiz
Bu makale, vitamin D (Vit-D) alımı, serum 25(OH)D düzeyleri ve kanser riski ile ölüm arasındaki ilişkiyi inceleyen bir meta-meta-analiz bulgularını özetlemektedir. Analiz, hem randomize kontrollü çalışmaları (RCT’ler) hem de gözlemsel çalışmaları içeren çok sayıda meta-analiz ve birincil çalışmayı incelemiştir.
Analiz, Vit-D alımı, serum 25(OH)D düzeyleri ve kanser riski arasında güçlü bir ilişki olabileceğini göstermiştir, özellikle kanserle ilişkili ölüm açısından. RCT’ler, Vit-D alımı ile kanser riski arasında doğrudan bir ilişki için önemli kanıtlar sunmamışken, gözlemsel çalışmalar, serum 25(OH)D düzeyleri veya Vit-D alımı ile kolorektal kanser riski arasında ters bir ilişki olduğunu önermiştir. Sonuçlar ayrıca, yüksek Vit-D alımı ve serum 25(OH)D düzeylerinin kanserle ilişkili ölüm riskini azalttığını göstermiştir.
Ancak, RCT’ler ile gözlemsel çalışmalar arasında farklılıklar bulunmuştur ve bunun çeşitli faktörlere bağlanabileceği düşünülmüştür. RCT’lerdeki birincil çalışmalar genellikle kanser insidansı veya kanserle ilişkili ölümü birincil son nokta olarak ele almamıştır. Ayrıca, RCT’lerdeki katılımcılar özellikle Vit-D eksikliği için yüksek riskli gruplardan seçilmemiş olabilir, bu da gözlenen etkileri etkileyebilir. RCT’ler ile gözlemsel çalışmalar arasındaki dozlama protokollerindeki farklılıklar, bulgular arasındaki farklılıklara katkıda bulunmuştur.
Alt grup analizleri, Vit-D alımının toplam kanser riskini önemli ölçüde etkilemediğini, ancak kolorektal ve akciğer kanseri riskinde azalmayla ilişkili olduğunu göstermiştir. Sonuçlar, literatürle uyumlu olup, Vit-D alımı ve serum 25(OH)D düzeylerinin kanser insidansını ve ölümünü azaltma potansiyelini destekleyen yüksek düzeyde kanıtlar sunmaktadır.
Çalışma, birincil çalışmalardaki hasta seçimi ve tedavi protokolleri arasındaki farklılıklar, olası heterojenlik ve Vit-D alımı ile kanser ölümü arasındaki ilişkiye tedavi etkilerinin değerlendirilmemesi gibi bazı sınırlamaları kabul etmektedir. Bulguların farklı popülasyonlara genelleştirilebilirliği de dikkate alınmıştır.
Sonuç olarak, meta-meta-analiz, Vit-D alımı, serum 25(OH)D düzeyleri ve kanser insidansı ile ölüm arasındaki ilişkinin güçlü kanıtlarını sunmuştur. Hem Vit-D alımının hem de yüksek serum 25(OH)D düzeylerinin önemli faydaları olduğu önerilmiştir, ancak belirli kanser türlerine dayalı daha fazla değerlendirme önerilmektedir. Gelecekteki araştırmalar, çalışma tasarımlarını geliştirmeye, daha büyük örneklemleri dahil etmeye, kesin karıştırıcı kontrolü sağlamaya ve Vit-D alımı ile kanser sonuçları arasındaki doz-cevap ilişkisini araştırmaya odaklanmalıdır. Kanıtların sürekli olarak değerlendirilmesi, Vit-D ve kanserle ilgili tıbbi kılavuzları ve klinik karar verme süreçlerini bilgilendirmek için önemlidir.
Hazırlayan: Oğuzalp Atalay
Kahve Çekirdeği Özütünün Akut Bilişsel Performans ve Ruh Hali Üzerindeki Etkileri: Sağlıklı İnsanlarda Rastgele, Çift Kör, Plasebo Kontrollü Bir Geçişli Çalışma
Bu çalışma, kahve çekirdeği özütünün bilişsel performans ve ruh hali üzerindeki akut etkilerini incelemeyi amaçlamaktadır. Araştırma, önceki çalışmalarda genellikle başka bileşiklerle birlikte kullanılan kahve çekirdeği özütünün izole etkilerine odaklanmaktadır. Rastgele, çift kör, plasebo kontrollü bir geçişli tasarım kullanılmış olup, 18-49 yaş arası 72 sağlıklı yetişkin katılımcı yer almıştır. Katılımcılar, 100 mg veya 300 mg kahve çekirdeği özütü (%40 klorojenik asit standartize edilmiş) veya 75 mg kafein (pozitif kontrol) içeren içecekleri tüketmiştir. Bilişsel performans, ruh hali ve subjektif enerji, tedaviden önce ve tedaviden 60 ve 120 dakika sonra değerlendirilmiştir. Sonuçlar, 300 mg kahve çekirdeği özütünün anlamlı bir etkisinin olmadığını göstermiştir, ancak 100 mg dozunun kognitif açıdan zorlayıcı görevler sırasında artan zihinsel yorgunluğa ve plaseboya kıyasla 60 dakika sonra sürekli dikkat görevinde azalan doğrulukla ilişkili olduğunu göstermiştir. Bununla birlikte, bu negatif etkiler geçici ve sınırlıdır. Çalışma, düşük veya orta dozlarda kahve çekirdeği özütünün ruh hali, enerji seviyeleri veya bilişsel performans üzerinde olumlu bir etkisi olmadığını göstermektedir. Daha yüksek dozların daha etkili olabileceği düşünülmektedir, ancak bu olasılığı araştırmak için daha fazla çalışmaya ihtiyaç vardır.
Hazırlayan: Oğuzalp Atalay
Eşzamanlı Beyin Devrelerinin Hedefe Yönelik İşitsel-Somatosensöriyel Uyarı Kullanarak Tersine Çevrilmesi: Bir Randomize Klinik Deneme
Bu randomize klinik deneme, tinnitus tedavisinde çift duyusal (işitsel ve somatosensöriyel) uyarının etkinliğini gösteren bir pilot çalışmanın bulgularını doğrulamayı ve genişletmeyi amaçlamaktadır. Deneme, rahatsızlık verici tinnitusa sahip yetişkinler ve normalden orta düzeyde işitme kaybı olan bireyleri içermektedir. Katılımcılar, aktif (çift duyusal) tedavi alan bir grup ve kontrol (yalnızca işitsel) tedavi alan bir grup olmak üzere rastgele iki gruba atanmıştır. Çift duyusal tedavi, günlük evde uygulanan taşınabilir bir cihaz aracılığıyla sağlanmıştır. Temel ölçüm noktaları tinnitusta şiddet ve ses düzeyindeki değişikliklerdir. Sonuçlar, çift duyusal tedavinin tinnitus şiddet puanlarında klinik olarak önemli azalmalara ve kontrol tedavisiyle karşılaştırıldığında daha büyük tinnitus ses düzeyi azalmalarına yol açtığını göstermiştir. Bu iyileşmeler, 6 haftalık ve 12 haftalık takip dönemlerinde gözlemlenmiştir. Bulgular, hassas zamanlamalı çift duyusal tedavinin somatik tinnitusa sahip bireylerde tinnitus semptomlarını etkin bir şekilde azaltabileceğini ve daha uzun tedavi sürelerinin sürdürülebilir iyileşmelere yol açabileceğini göstermektedir.
Hazırlayan: Oğuzalp Atalay
Aerobik Egzersiz, Normal Kognisyonu Olan Tip 2 Diyabet Hastalarında Hipokampal Hacmi Artırır ve Bilişsel Fonksiyonu Korur
Tip 2 diyabet (T2DM) hastalarında normal bilişsel fonksiyonu değerlendirmek amacıyla aerobik egzersizin hipokampal hacim ve bilişsel fonksiyon üzerindeki etkileri değerlendirildi. Dahil edilme kriterlerini karşılayan 60-75 yaş arasındaki 100 T2DM hastası rastgele olarak aerobik egzersiz grubu ve kontrol grubu olarak atanmıştır. Aerobik egzersiz grubu bir yıl süresince aerobik egzersizlere katılırken kontrol grubu ise yaşam tarzlarını ek egzersiz yapmadan sürdürmüştür. Ana sonuç ölçümleri manyetik rezonans görüntüleme (MRI) kullanılarak hipokampal hacim ve bilişsel fonksiyon Mini-Mental Durum Değerlendirmesi (MMSE) veya Montreal Bilişsel Değerlendirme ölçeği (MoCA) ile değerlendirilmiştir. Çalışmayı tamamlayan 82 katılımcı bulunmuştur. Orta derecede aerobik egzersiz uygulanan grupta, bir yıl sonunda kontrol grubuna kıyasla toplam ve sağ hipokampal hacimde anlamlı bir artış gözlenmiştir. Aerobik egzersiz grubunda ayrıca müdahale sonrasında toplam hipokampal hacimde de anlamlı bir artış tespit edilmiştir. İki grup arasında MMSE ve MoCA skorlarındaki değişim istatistiksel olarak anlamlıdır. Lojistik regresyon analizi, aerobik egzersiz ile artan hipokampal hacim ve gelişmiş MMSE ve MoCA skorları arasında güçlü bir ilişki olduğunu göstermiştir. Bulgular, orta derecede aerobik egzersizin bir yıl süresince uygulanmasının T2DM hastalarında hipokampal hacmi artırabileceğini ve normal bilişsel fonksiyonu koruyabileceğini göstermektedir. T2DM hastalarında bilişsel korumaya yönelik erken müdahale, klinik ortamlarda dikkate alınmalıdır.
Hazırlayan: Oğuzalp Atalay
Mikroyapısal Ve İşlevsel Plastisite: Yaşlı Yetişkinlerde Bilişsel Eğitim Sırasında Tekrarlayan Beyin Uyarımının Ardından Ortaya Çıkan Etkiler
Bu çalışma, bilişsel eğitimin transkraniyal doğrudan akım stimülasyonu (tDCS) ile birleştirilmesinin yaşlı yetişkinlerdeki beyin fonksiyonları üzerindeki etkilerini araştırmıştır. Çalışmada, bilişsel eğitim sırasında aktif tDCS (hedef müdahale) ve taklit tDCS (kontrol müdahalesi) kullanılan rastgele atanan, plasebo kontrollü bir deneme yapılmıştır. Birincil ve ikincil davranışsal sonuçlar ayrı olarak rapor edilmiştir. Bu makalede, multimodal manyetik rezonans görüntüleme yöntemiyle önceden belirlenmiş analizlerle incelenen altta yatan mekanizmalara odaklanılmıştır. Sonuçlar, aktif tDCS ile yapılan bilişsel eğitimin prefrontal beyaz cevherin mikroyapısını etkilediğini ve bu durumun transfer görevlerinde performansın artmasına bağlı olduğunu göstermiştir. Ayrıca, eğitim artı tDCS, stimülasyon bölgesinde gri cevher yapısında değişikliklere ve prefrontal bölgedeki işlevsel bağlantının artmasına neden olmuştur. Bulgular, lif düzeninde, miyelin oluşumunda, gliaya bağlı ve sinaptik süreçlerdeki değişiklikler ile hedeflenen işlevsel ağlar içinde senkronizasyon gibi nöromodülatör müdahalelerde yer alan mekanizmalara ışık tutmaktadır. Bu bilgiler, tDCS’nin sinir ağları üzerindeki etkilerinin daha iyi anlaşılmasına katkıda bulunmakta ve tDCS’nin deneysel ve klinik ortamlarda gelecekteki uygulamalarını yönlendirebilmektedir.
Hazırlayan: Oğuzalp Atalay
Bu meta-analiz, psikopatik özellikler ile zihin kuramı (ToM) arasındaki ilişkiyi incelemeyi amaçlamaktadır. Zihin kuramı, başkalarına duygular, niyetler ve inançlar gibi zihinsel durumları temsil etme ve atfetme yeteneği olarak klasik ve geniş bir şekilde tanımlanır. Arama stratejimiz, toplamda 7463 katılımcıdan 42 çalışmadan 142 etki büyüklüğü toplamıştır. Verileri analiz etmek için rastgele etkiler modelleri kullanılmıştır. Bulgularımız, psikopatik özelliklerin ToM görev performansında bozulmayla ilişkili olduğunu göstermektedir. Bu ilişki, yaş, popülasyon, psikopati ölçümü (öz bildirim veya klinik kontrol listesi) veya ToM görevi türü (bilişsel veya duygusal) gibi faktörler tarafından düzenlenmemiştir. Etki, katılımcının 1) zihin hakkında düşünmeyi veya 2) kendi ve başkalarının perspektiflerini ayırt etmeyi gerektirmeyen görevler hariç tutulduğunda da anlamlı kalmıştır. Bununla birlikte, kişilerarası/duygusal özellikler, yaşam tarzı/sosyal dışlanma özelliklerine kıyasla ToM görev performansında daha belirgin bir bozulmayla ilişkilidir. Gelecekteki araştırmalar, psikopatinin ilgili klinik sunumlarının sosyal bilişsel temellerini daha kesin bir şekilde anlamamızı sağlayacak farklı psikopati yönlerinin etkilerini araştırmalıdır.
Hazırlayan: Şevval Kurnaz
Bu çalışma, sağlıklı bireylerde farklı dokularda ölçülen telomer uzunlukları arasındaki ilişkiyi analiz etti. Analiz, 220 makaleyi kapsamış olup, detaylı analiz için 55 çalışma belirlendi. Sonuçlar, farklı dokulardaki telomer uzunluklarının genel olarak ilişkili olduğunu gösterdi. İlişkinin gücü, örnekleme büyüklüğü ve telomer uzunluğunu ölçme yöntemi gibi faktörlerden etkilendi. Ayrıca, aynı doku türü veya toplama yöntemine sahip örnekler arasındaki ilişkiler, farklı türler veya yöntemler arasındaki ilişkilere göre daha güçlü bulundu. Bulgular, araştırmacıların çalışmalarında en uygun dokuyu telomer uzunluğu ölçümü için dikkatlice seçmeleri gerektiğini, aynı zamanda yeterli örneklem büyüklüğünü sağlama konusundaki pratikliği de göz önünde bulundurmaları gerektiğini göstermektedir.
Hazırlayan: Şevval Kurnaz
Prematüre Bebeklerde Masaj Terapisinin Tek Başına Veya Pasif Mobilizasyonlarla Birlikte Kilo Alımı Ve Yatış Süresi Üzerindeki Etkileri: Sistematik Derleme Ve Meta-Analiz
Bu sistematik derleme ve meta-analiz, prematüre bebeklerde masaj terapisinin, yalnız veya pasif mobilizasyonlarla birlikte kullanılmasının kilo alımı ve hastanede kalış süresi üzerindeki etkisini karşılaştırmayı amaçlamaktadır. Analiz, randomize kontrollü çalışmaları içermekte olup, Mart 2022’ye kadar MEDLINE, EMBASE, ENFISPO, PEDro ve Cochrane veritabanlarında yapılan araştırmaları kapsamaktadır. Sonuçlar, masaj terapisinin pasif mobilizasyonlarla birleştirildiğinde, kilo alımını iyileştirmede ve hastanede kalış süresini azaltmada daha etkili olduğunu göstermiştir. Bununla birlikte, masaj terapisinin yalnız başına kilo alımını iyileştirmede etkili olmadığı bulunmuştur. Bu tedavilerin etkinlikleri, gebelik haftasına göre gruplar arasında farklılık göstermemiştir.
Sonuçlar: Orta ve yüksek kaliteli kanıtlara dayanarak, pasif mobilizasyonlarla birleştirilen masaj terapisi, prematüre bebeklerde kilo alımını artırma ve hastanede kalış süresini azaltmada önemli ölçüde etkilidir. Bununla birlikte, masaj terapisinin yalnız başına bu iyileştirmeleri sağlamadığı görülmüştür.
Hazırlayan: Şevval Kurnaz
Akupunktur, Vasküler Demansın Hayvan Modellerinde Oksidatif Stresi Ve Nöroinflamatuar Hasarı Tersine Çevirebilir Mi? Ön Klinik Sistemik Bir Derleme Ve Meta-Analiz
Bu çalışma, akupunkturun vasküler demansı olan hayvan modellerindeki etkinliğini araştırmayı amaçlamaktadır. Araştırmacılar, 31 makaleyi analiz ettiler ve akupunkturun olumlu sonuçlara yol açtığını buldular. Akupunktur grubu, kontrol grubuna kıyasla iyileşmiş davranış performansı, azalmış oksidatif stres ve inflamasyon, artmış antioksidan düzeyleri ve korunmuş nöronlar gösterdi. Bu bulgular, akupunkturun vasküler demansın mekanizmalarını hedeflemede olumlu etkisi olduğunu göstermektedir. Bununla birlikte, bu sonuçları yorumlarken hayvan çalışmaları ile klinik uygulamalar arasındaki farkları dikkate almak önemlidir.
Hazırlayan: Şevval Kurnaz
Dört Haftalık Statik ve Dinamik Vücut Ağırlığı Egzersizlerinin Tam Vücut Elektromiyostimülasyonu ile Zıplama ve Güç Performansı Üzerindeki Etkileri: İki Kollu, Rastgele Atanmış, Kontrollü Bir Deneme
Bu çalışma, dört hafta boyunca statik ve dinamik vücut ağırlığı egzersizlerinin tam vücut elektromiyostimülasyonu (WB-EMS) ile birlikte zıplama ve güç performansı üzerindeki etkilerini karşılaştırmayı amaçlamıştır. 26 eğitimli yetişkin rastgele olarak statik egzersiz grubuna veya dinamik egzersiz grubuna atanmıştır. Katılımcılar dört hafta boyunca WB-EMS eğitimi almış ve ardından dört haftalık bir plyometrik eğitim sürecine girmiştir. Maksimal gönüllü kasılma (MVC) ve zıplama performansı, eğitim müdahalelerinden önce ve sonra değerlendirilmiştir. Sonuçlar, her iki grupta da bacak pres makinesinde MVC’de önemli artışlar olduğunu göstermiştir. Dinamik grup, statik gruba göre düşme zıplamalarında daha iyi reaktif kuvvet indeksi sergilemiştir. Ayrıca, algılanan çaba açısından da önemli bir fark vardır ve statik grup, dinamik gruptan daha yüksek puan almıştır. Genel olarak, WB-EMS ile yapılan hem statik hem de dinamik egzersizler, yüksek yoğunluklu bir eğitim bloğu kullanıldığında benzer adaptasyonlara yol açmıştır.
Hazırlayan: Oğuzalp Atalay