"Pilot" / 3.Sayfa
Konak-Diyet-Bağırsak Mikrobiyom Etkileşimleri İnsan Enerji Dengesini Etkiler: Bir Randomize Klinik Deneme
Bu makale, bağırsak mikroplarının vücudumuzun enerji dengesine etkisini tartışmaktadır. Önceki hayvan çalışmaları bu bağlantıyı göstermiş olsa da, insanlarda araştırmalar sınırlı kalmıştır. Çalışma, bağırsak mikrobiyomu, diyet ve enerji dengesi arasındaki ilişkiyi insanlarda anlamayı amaçlamıştır.
Araştırmacılar, bağırsak mikrobiyomunu desteklemek için tasarlanmış belirli bir diyetin vücut tarafından emilen enerji miktarını azalttığını bulmuştur. Bunun temel nedeni sindirilmemiş yiyeceklerin artması ve bağırsak mikropları tarafından üretilen yan ürünlerdir. Şaşırtıcı bir şekilde, mikroplar tarafından tüketilen daha fazla enerjinin vücut tarafından emilen enerjiyi artırmadığı görülmüştür, hayvan çalışmalarında gözlemlenen durumun aksine.
Diyetten enerji emilimindeki azalma, katılımcıların dışkılarında yaklaşık olarak günlük 116 kalori kaybına yol açmıştır. Bu kayıp, kilo verme için gereken gıda alımının azaltılmasına benzerdir. Çalışma ayrıca, çoğu katılımcının bağırsak mikrobiyomunun mevcut beslenme maddelerini kullanma ve adapte olma yeteneğine sahip olduğunu göstermiştir.
Enerji emilimindeki azalma, enerji harcaması, açlık veya tüketilen yiyecek miktarında değişikliklere yol açmamıştır. Bununla birlikte, kilo ve vücut kompozisyonunu, yiyecek alımı ve enerji dengesiyle ilgili sinyalleri etkilemiştir.
Çalışma, lif ve tam gıdalardan zengin bir diyetle bağırsak mikrobiyomunu kasıtlı olarak değiştirmenin vücudumuzun enerji dengesini etkileyebileceğini öne sürmektedir. Bağırsak mikropları, besin maddelerini fermante ederek ve belirli bileşikler üreterek bu süreçte önemli bir rol oynamaktadır. Çalışma ayrıca, tüketilen diyet türüyle ilişkili belirli mikrobiyel grupları tespit etmiştir.
Bu çalışmanın bazı sınırlamaları olduğunu ve insanlarda bağırsak mikrobiyomu, diyet ve enerji dengesi arasındaki karmaşık etkileşimleri tam olarak anlamak için daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyulduğunu belirtmek önemlidir. Bununla birlikte, bulgular, diyetimizin ve bağırsak mikroplarımızın genel enerji dengemiz ve vücut ağırlığımız üzerinde nasıl etkili olabileceği konusunda değerli bir içgörü sağlamaktadır.
Özetlemek gerekirse, diyet seçimleri aracılığıyla bağırsak mikrobiyomunu optimize etmenin vücudumuzun enerji dengesini etkileyebileceğini gösteren bir çalışmadır. Bu yaklaşım, küresel obezite sorunuyla mücadelede etkileri olabilir. Gelecekteki araştırmalar, farklı diyetlere verilen bireysel tepkilerin anlaşılmasına ve dahil olan spesifik mekanizmaların belirlenmesine odaklanmalıdır.
Hazırlayan: Oğuzalp Atalay
Yardımcı Üremede Endometrial Kalınlığın Obstetrik ve Neonatal Sonuçlara Etkisi: Sistematik Bir Gözden Geçirme ve Meta-Analiz
Bu sistemik derleme ve meta-analiz, desteklenmiş üreme döngülerinde endometrial kalınlık (EMT) ile obstetrik ve neonatal sonuçlar arasındaki ilişkiyi inceledi. 76.404 döngüyü içeren 19 çalışma analiz edildi. Sonuçlar, ince endometriumun plasenta ablasyonu, gebelikte hipertansif bozukluklar (HDP), sezaryen doğum (CS), prematüre doğum (PTB), düşük doğum ağırlığı (LBW) ve gestasyonel yaşa göre küçük olma (SGA) risklerinin daha yüksek olduğunu gösterdi. Ayrıca, daha ince endometriumun daha kısa gestasyonel yaş ile ilişkili olduğu anlamlı bir fark bulundu. Bununla birlikte, plasenta previa, gestasyonel diyabet mellitus (GDM) ve gestasyonel yaşa göre büyük olma (LGA) için istatistiksel farklar bulunamadı. Çalışma, ince endometriumu olan gebeliklerin obstetristler tarafından özel dikkat ve yakın takip gerektirdiğini önermektedir. Dahil edilen çalışmaların sınırlı sayısı nedeniyle bu bulguların doğrulanması için daha fazla çalışmaya ihtiyaç vardır.
Hazırlayan: Ceren Sert
Proliferatif Diyabetik Retinopati İçin Kombine Bitkisel Adjuvan Tedavinin Sistematik Değerlendirmesi
Bu meta-analiz, yaygınlaşmış diyabetik retinopatinin (YDR) adjuvan tedavisinde geleneksel Çin tıbbının etkinliğini ve güvenilirliğini değerlendirmeyi amaçlamaktadır. Toplam 1392 hastayı içeren 18 çalışma analize dahil edildi. Sonuçlar, geleneksel tedaviye geleneksel Çin tıbbının eklenmesinin çeşitli sonuçlar üzerinde önemli bir etkisi olduğunu gösterdi. Bu sonuçlar arasında klinik etkinlik, görme keskinliği, fundus etkinliği, neovaskülarizasyon regresyon oranı, maküler foveal kalınlık, vitreous kanama emilimi, açlık kan şekeri ve 2 saatlik tokluk kan şekeri bulunmaktadır. Geleneksel Çin tıbbının adjuvan tedavisi, kontrol grubuna göre daha iyi etkinlik gösterdi. En sık kullanılan Çin tıbbı bitkileri arasında Panax notoginseng, Rehmannia rehmannii, Astragalus membranaceus ve Poria cocos yer almaktadır. Bu alandaki klinik çalışmaların sayısı sınırlıdır ve Çin tıbbının YDR için adjuvan tedavisinin güvenilirliğini ve etkinliğini daha fazla değerlendirmek için daha fazla yüksek kaliteli çalışmaya ihtiyaç vardır.
Hazırlayan: Elif Özge İNAN
Olgunlaşma İnhibitörü GSK3739937'nin Güvenliğini, Tolere Edilebilirliğini ve Farmakokinetiğini Araştıran Bir Faz I, İlk İnsan Çalışması
Bu çalışma, sağlıklı katılımcılarda HIV-1 olgunlaşma inhibitörü GSK3739937’nin (GSK’937) güvenlik ve farmakokinetik özelliklerini rapor etmektedir. Araştırma, tek doz eskalasyonu, çoklu doz eskalasyonu ve göreli biyoyararlanım ile besin etkisi çalışmasını içeren birinci aşama, insanlarda yapılan çift-kör, randomize, plasebo kontrollü bir Faz I çalışmasıydı. Katılımcılar, birinci aşamada oral artan dozlarda (10-800 mg), ikinci aşamada günde bir kez alınan 25-100 mg veya haftada üç kez alınan 500 mg dozlarında ve üçüncü aşamada toz şişede veya tablet olarak (tok ve açken) tek 100 mg dozları aldılar. Birincil ve ikincil amaçlar sırasıyla güvenlik ve farmakokinetik değerlendirmelerdi. Doksan bir katılımcı kaydedildi ve bunlardan 38’i toplam 81 advers olay bildirdi. GSK’937 alan katılımcılarda tüm advers olaylar 1 veya 2. dereceydi ve çalışma süresince düzeldi. En yaygın ilaçla ilişkili advers olaylar gastrointestinal (14/17, %82) idi. GSK’937’nin terminal yarılanma ömrü, tek ve tekrarlayan dozlama sonrası tüm dozlarda yaklaşık 3 gün idi. Jeometrik ortalama maksimum konsantrasyon ve toplam ilaç maruziyeti, birinci aşamada doza bağlı olarak artış gösterdi. Tekrarlayan dozlama sonrası maruziyet birikimi, günlük dozlama ile haftalık tedaviye göre 6-7 kat arttı ve bu, uzun yarılanma ömrü nedeniyle beklenen bir durumdu. GSK’937’nin biyoyararlanımı, tablet olarak verildiğinde toz şişeye göre 1,35-1,40 kat daha fazla ve tablet olarak verildiğinde tok ve açken daha yüksekti. Beklenmedik veya doz sınırlayıcı güvenlik olayı görülmedi. Uzun yarılanma ömrü ve tekrarlayan dozlama sonrası maruziyet birikimi farmakokinetik parametreler, haftalık oral dozlama potansiyelini düşündürmektedir.
Hazırlayan: Elif Özge İNAN
Genç Obez Erkeklerde Altı Haftalık Aerobik Egzersizin Kolaylıkla Maksimum Incr2Yeşil Çay Tüketimi ile Birlikte PON1 ve VOand Apelin, Kan Basıncı ve Kan Lipitlerinde Azalma Üzerine Etkisi
Bu çalışmada, genç obez erkeklerde yeşil çay takviyesi ile aerobik egzersizin kardiyovasküler belirteçler üzerindeki etkisi araştırılmıştır. Yaşları 28-35 arasında değişen 57 aşırı kilolu erkek dört gruba ayrılmıştır: aerobik egzersiz + yeşil çay tüketimi (AE+GE), aerobik egzersiz (AE), yeşil çay tüketimi (GE) ve kontrol grubu (C). Altı haftalık bir süre boyunca on sekiz seans aerobik egzersiz yapılmış ve değişkenler son egzersiz seansından önce ve 48 saat sonra incelenmiştir. Sonuçlar vücut kitle indeksi, yağ yüzdesi, aerobik güç, sistolik kan basıncı, diyastolik kan basıncı, toplam kolesterol, düşük yoğunluklu lipoprotein, yüksek yoğunluklu lipoprotein, apelin seviyeleri ve paraoksonaz-1’de önemli düşüşler olduğunu göstermiştir. Aerobik egzersiz ve yeşil çay tüketiminin birleştirilmesi obez veya aşırı kilolu bireylerde kardiyovasküler risk faktörlerinin etkili bir şekilde kontrol altına alınmasını sağlamıştır.
Hazırlayan: Elif Özge İNAN
Düşük Moleküler Ağırlıklı Heparan Sülfat Analogu (HSA) ile Orta-Ciddi Rosacea'da Eritemin Azaltılması
Bu makalede rosacea gelişiminde immün yanıtın ve LL-37 peptidinin rolü tartışılmaktadır. LL-37 peptidi, NLRP3 aracılı inflamazomu aktive ederek rosacea patogenezine yol açan inflamatuar bir sinyali tetikler. Çalışma, LL-37 peptid aktivitesinin bir hücre yüzeyi glikozaminoglikanı olan heparan sülfata bağlanarak inhibe edilebileceğini vurgulamaktadır. Araştırmacılar, Heparan Sülfat Analogu (HSA) adı verilen düşük moleküler ağırlıklı bir heparan sülfat analoğunu, bağışıklık aracılı tepkileri hedeflemek için bir Dermal Onarım Kremi (DRC) halinde formüle ettiler. İnsan epidermal keratinositlerinin kullanıldığı in vitro çalışmalar HSA’nın LL-37 toksisitesini ve IL-8 sitokin salınımını azalttığını göstermiştir. Tip 1 rosacea hastası olan ve Pulsed Dye Laser (PDL) tedavisi gören 16 deneği kapsayan bir klinik çalışma, düşük moleküler ağırlıklı HSA kullanımının, muhtemelen LL-37’nin indüklediği IL-8 sitokin salınımını inhibe ederek, 8 haftalık bir süre boyunca rosacea’nın klinik belirtilerini önemli ölçüde iyileştirdiğini göstermiştir. Bu bulgular, tek başına PDL tedavisine kıyasla daha kısa sürede gözle görülür cilt faydaları sağlaması ve PDL tedavisinin tolere edilebilirliğini artırması nedeniyle rozasea için topikal tedavide DRC kullanımını desteklemektedir.
Hazırlayan: Elif Özge İNAN
Yardımcı Transkraniyal Rastgele Gürültü Stimülasyonunun İdiyopatik Ani Sensörinöral İşitme Kaybı ve Tinnitus Üzerindeki Kısa Dönemli Etkisi: Bir Ön Çalışma
Bu çalışma, idiyopatik ani sensörinöral işitme kaybı (ISSHL) olan hastalarda geleneksel steroid tedavisi ile birlikte yardımcı transkranyal rastgele gürültü stimülasyonu (TRNS) kullanımının uygulanabilirliğini araştırdı. Toplam 24 hasta dahil edildi, çalışma grubu geleneksel tedaviye ek olarak TRNS aldı ve kontrol grubu sadece geleneksel tedaviyi aldı. Sonuçlar, taburculuktan dört hafta sonra çalışma grubunun kontrol grubuna göre önemli ölçüde daha iyi işitme sonuçlarına sahip olduğunu gösterdi. Bununla birlikte, TRNS, tinnitusu hafifletme konusunda önemli bir etkiye sahip değildi. Bu bulgular, yardımcı TRNS’nin ISSHL’li hastalarda işitmenin yeniden kazanılması için umut verici bir tedavi seçeneği olabileceğini, ancak tinnitusta etkinliğinin sınırlı olduğunu düşündürmektedir.
Hazırlayan: Ceren Sert
Yetişkinlerde Migren Profilaksisi İçin Davranışsal Tedavi: Randomize Kontrollü Bir Çalışmanın Moderatör Analizi
Bu keşifsel çalışma migrenin önleyici tedavisinde davranışsal müdahalelerin etkililiğini etkileyen faktörleri belirlemeyi amaçlamıştır. Çalışma, migreni olan 77 yetişkin grubunda migren özgül bilişsel-davranışçı terapi ve rahatlama eğitiminin sonuçlarını karşılaştırdı. Baş ağrısı günlerinin 12 aylık takipteki sıklığı sonuç ölçütü olarak kullanıldı. Araştırmacılar, tedavi sonuçlarını düzenleyebilecek çeşitli başlangıç özellikleri ve baş ağrısı ile ilgili değişkenleri analiz etti.
Sonuçlar, baş ağrısı ile ilişkili engellilik düzeyinin, anksiyetenin ve komorbid bir ruhsal bozukluğun, migren özgül bilişsel-davranışçı terapiyi tercih eden anlamlı düzenleyiciler olduğunu gösterdi. Özellikle, yüksek baş ağrısı ile ilişkili engellilik, artmış anksiyete veya komorbid bir ruhsal bozukluğa sahip bireyler, rahatlama eğitimi yerine migren özgül bilişsel-davranışçı terapi ile daha iyi sonuçlar gösterdi.
Bu bulgular, migreni olan bireyler için kişiselleştirilmiş tedavi seçimine katkıda bulunmaktadır. Yüksek baş ağrısı ile ilişkili engellilik, artmış anksiyete veya komorbid bir ruhsal bozukluğu olan hastalar, migren özgül bilişsel-davranışçı terapi gibi karmaşık bir davranışsal tedavi yaklaşımından daha fazla fayda sağlayabilirler.
Hazırlayan: Ceren Sert
Uykulu Hastalarda Sabit Doz Kombinasyonu Levroso Long İle Melaxen Ve Diphenhidramin'in Klinik Etkinliği Ve Güvenliğinin Karşılaştırmalı Çalışması
Bu çalışma, uyku sorunlarının tedavisinde diphenhydramin ve melatoninin sabit doz kombinasyonu olan Levroso Long’un etkinliğini ve güvenliğini diphenhydramin tek başına ve melatonin tek başına ile karşılaştırmak amacıyla değerlendirmeyi hedeflemiştir. Çalışma, uyku sorunu olan 312 hasta üzerinde yapılmış olup uyku şiddet indeksi (ICI) gibi birincil sonuç ölçütünü ve uyku değerlendirme anketleri ile advers olayları ikincil sonuç ölçütleri olarak değerlendirmiştir. Sonuçlar, diphenhydramin 25 mg + melatonin 3 mg sabit doz kombinasyonunun diphenhydramin 50 mg tek başına göre daha etkili olduğunu ve diphenhydramin 50 mg + melatonin 3 mg kombinasyonunun hem diphenhydramin 50 mg’ye hem de melatonin 3 mg’ye göre daha etkili olduğunu göstermiştir. Güvenlik açısından, sabit doz kombinasyon gruplarında diphenhydramin 50 mg grubuna kıyasla daha az advers olay görülmüştür. Çalışma, Levroso Long’un her iki dozajının da monoterapiye göre üstün etkinlik gösterdiğini ve olumlu bir fayda-risk oranına sahip olduğunu sonuçlandırmıştır.
Hazırlayan: Ceren Sert
Global Postür Yeniden Eğitimi Ile Segmental Kas Germe Egzersizlerinin Fibromiyalji Tedavisinde Karşılaştırılması: Randomize Kontrollü Bir Çalışma
Bu randomize kontrollü çalışma, fibromiyalji (FM) tedavisinde global postür yeniden eğitimi ve segmental kas germe egzersizlerinin etkilerini karşılaştırdı. FM hastası 40 yetişkin iki gruba ayrıldı ve kognitif davranış terapisi ile birlikte global veya segmental terapiye 10 bireysel seans katıldı. Temel ölçüm değeri ağrı şiddeti olup, ikincil ölçümler arasında çok boyutlu ağrı, hassas noktalardaki ağrı eşiği, kronik ağrıya yönelik tutumlar, vücut postürü, postural kontrol, esneklik, yaşam kalitesine etkisi ve öznel algılar ve vücut bakımı yer aldı.
Sonuçlar, her iki grupta da tedavi sonrasında ağrı şiddetinde önemli ölçüde azalma, artan ağrı eşiği, gelişmiş postural kontrol ve FM’nin yaşam kalitesine etkisinin azalması olduğunu gösterdi. Bununla birlikte, bu sonuç ölçümleri açısından global postür yeniden eğitimi ve segmental kas germe egzersizleri arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılıklar bulunmadı. Bulgular, hem global postür yeniden eğitimi hem de segmental kas germe egzersizlerinin, kognitif davranış terapisi ile birleştirildiğinde, FM hastalarında ağrıyı azaltmada ve yaşam kalitesini iyileştirmede etkili olduğunu göstermektedir.
Hazırlayan: Oğuzalp Atalay