"Sekans" / 8.Sayfa

Çoklu Faktörlere Genetik Yatkınlık ve Rahim Leiomyoma Riski: Bir Mendelyen Rastgeleleştirme Çalışması

Makale, rahim leiomyoma veya fibroid riski ile çeşitli faktörler arasındaki ilişkileri araştıran Mendelyen rastgeleleştirme (MR) çalışmasının sonuçlarını ele alıyor. Genetik verileri kullanarak nedensel bağlantılar kurmayı amaçlayan bu çalışma, rahim leiomyoma için önemli risk ve koruyucu faktörleri ortaya çıkarıyor.

 

Çalışma, rahim leiomyoma riskini artıran birkaç faktörü tanımlar:

– Erken Menstrüel Yaş: Araştırma, erken menarşın (adet başlangıcı) ve daha yüksek fibroid riski arasında bir bağlantı olduğunu gösteriyor. Bu, erken menarş yaşına sahip kadınların yüksek östrojen ve düşük cinsel hormon bağlayıcı globulin düzeylerine sahip olmasıyla ilişkilendirilebilir.

– Hipertansiyon: Çalışma, daha yüksek sistolik ve diyastolik kan basıncı düzeylerinin nedensel olarak artan rahim leiomyoma riski ile ilişkilendirildiğini göstermektedir. Hipertansiyon sırasında anjiyotensin II üretimi, fibroid büyümesine katkıda bulunabilir. Ayrıca, hipertansiyon düzgün kas hücrelerine mekanik stres uygulayarak fibrojenezise neden olabilir.

– Yükseltilmiş Glukoz Düzeyleri: Diyabet belirleyici bir gösterge olan yükseltilmiş 2 saatlik glukoz düzeyleri, rahim leiomyoma riskini artırır. Bu, önceki hipotezlerle zıt bir durumdur; çünkü diyabetin damar fonksiyon bozukluğuna neden olarak fibroid gelişimini engelleyebileceği düşünülmüştür.

 

Rahim leiomyoma riskine karşı koruyucu faktörler de vurgulanmıştır:

– Polikistik Over Sendromu (PCOS): Çalışma, PCOS’un rahim leiomyoma riskini azalttığını gösterir. Bu, PCOS hastalarında anovulasyon nedeniyle rahim kasının progesterona sınırlı maruziyetine atfedilir.

– Doğal Menopozda Daha Geç Yaş: Doğal menopozda daha geç yaş, artan rahim leiomyoma riski arasında bir bağlantı kurar. Menopozla ilişkili hormonel değişiklikler, özellikle uzamış östrojen maruziyeti, bu riski artırabilir.

– Endometriozis: Çalışma, endometriozisin rahim leiomyoma riskini artırdığını gösterir. Tam mekanizması belirsiz olsa da, endometriozis dokularının bağımsız östrojen üretiminin rol oynayabileceği düşünülmektedir.

 

Bulgular, rahim leiomyoma riskinde birkaç faktörün rolünü doğrularken diğer bazı varsayımları çürüterek alana değerli bir bakış açısı sunar.

 

Hazırlayan: Oğuzalp Atalay

(Qu Y, Chen L, Guo S, Liu Y, Wu H. Genetic liability to multiple factors and uterine leiomyoma risk: a Mendelian randomization study. Front Endocrinol (Lausanne). 2023 Jul 27;14:1133260. doi: 10.3389/fendo.2023.1133260. PMID: 37576957; PMCID: PMC10415162.)

Tekrarlayan Glioblastoma Hastalarında Kanser Karşıtı Bir Tedavi Olarak İnsanlarda İlk Kez Yapılan Faz 1 Doz Artırım Denemesi: HrBMP4'ün Lokal Teslimi

Bu Faz 1 klinik deney, insana özgü rekombinant Kemik Morfogenetik Protein 4’ün (hrBMP4) tekrarlayan glioblastoma tedavisi olarak geliştirilmiş konveksiyon artırılmış teslimat (CED) yoluyla güvenlik ve etkinlik değerlendirmesini inceledi. On beş hasta, farklı dozlarda hrBMP4’ü CED aracılığıyla birkaç gün boyunca aldı; amaç güvenlik, potansiyel toksisiteler ve maksimum tolere edilen dozun değerlendirilmesiydi.

 

Sonuçlar, hrBMP4’ün tümoral iç ve çevresine infüzyonunun güvenli ve iyi tolere edildiğini gösterdi ve tedaviye bağlı ciddi olumsuz olaylar görülmedi. Maksimum tolere edilen doz veya doz sınırlayıcı toksisiteler ulaşılmadı. Bazı hastalarda hrBMP4 seviyeleri artmıştı, ancak bu birkaç hafta içinde toksisiteye neden olmadan normalleşti.

Müspet bir şekilde, bir hastada tedaviye kısmi bir yanıt gözlendi, iki diğer hastada ise tam (lokal) tümör yanıtları sergilendi, bir durumda 2 yıldan fazla bir süre, diğer durumda 30 ay boyunca sürdü. HrBMP4 ile tedavi edilen bölgelerde tümör büyümesi engellendi.

 

Sonuç olarak, tekrarlayan glioblastoma etrafında hrBMP4’ün yerel teslimatı güvenli ve iyi tolere edilen bir yaklaşım gibi görünüyor. Bazı hastalarda tam yanıtlar ve uzun süreli sağkalım gibi olumlu yanıtlar gözlendi. Bu umut verici sonuçlar, glioblastomadaki kanser kök hücrelerini hedefleyen bu yeni tedavinin potansiyelini keşfetmek için daha fazla klinik incelemeyi gerektiriyor.

Hazırlayan: Oğuzalp Atalay

(Bos EM, Binda E, Verploegh ISC, Wembacher E, Hoefnagel D, Balvers RK, Korporaal AL, Conidi A, Warnert EAH, Trivieri N, Visioli A, Zaccarini P, Caiola L, van Wijck R, van der Spek P, Huylebroeck D, Leenstra S, Lamfers MLM, Ram Z, Westphal M, Noske D, Legnani F, DiMeco F, Vescovi AL, Dirven CMF. Local delivery of hrBMP4 as an anticancer therapy in patients with recurrent glioblastoma: a first-in-human phase 1 dose escalation trial. Mol Cancer. 2023 Aug 10;22(1):129. doi: 10.1186/s12943-023-01835-6. PMID: 37563568; PMCID: PMC10413694.)

Psikozlu Bireylerde Karakter Güçlerinin Değerlendirilmesi İle Psikopatolojinin Ruh Hali, Umut, Algılanan Damgalanma Ve Bilişsel Performans Üzerindeki Etkileri

Bu çalışma, psikotik bozukluğu olan bireylerde karakter güçlerinin veya psikopatolojinin değerlendirilmesinin, geçici psikolojik durumlar açısından (bilişsel performans, ruh hali, iyimserlik, terapi motivasyonu, algılanan damgalanma gibi) farklılıklara yol açıp açmayacağını ve çevrimiçi karakter gücü müdahalesinin kabulünü ve etkisini araştırmayı amaçlamıştır. Çalışma, kendini bildiren psikoz hastalarından oluşan 39 katılımcıyla gerçekleştirildi.

 

Katılımcılar iki anket bloğuna rastgele atanmıştı: biri karakter güçlerine odaklanırken diğeri psikopatoloji üzerineydi. Şaşırtıcı bir şekilde, çalışma, iki değerlendirme yaklaşımı arasında psikolojik durumlar açısından anlamlı farklar bulmadı. Bununla birlikte, karakter güçlerinin olumsuz semptomlarla negatif bir ilişkisi olduğu görüldü. Katılımcılar genel olarak kişisel güçlere odaklanan müdahaleyi beğendiler ve psikoterapide güçlere vurgu yapmanın önemli olduğunu düşündüler.

 

Sonuç olarak, çalışma, değerlendirme yaklaşımına dayalı olarak beklenen psikolojik durum farklarını bulmasa da, bireysel karakter güçlerini vurgulayan müdahalelere olumlu yanıt verdiğini gösterdi. Karakter güçleri ile olumsuz semptomlar arasındaki ilişki, bilişsel yönleri anlama açısından önemli olabilir ve deneysel çalışmalarda daha fazla araştırılabilir.

Hazırlayan: Oğuzalp Atalay

(Randhawa A, Kühn S, Schöttle D, Moritz S, Gallinat J, Ascone L. The effects of assessing character strengths vs. psychopathology on mood, hope, perceived stigma and cognitive performance in individuals with psychosis. PLoS One. 2023 Aug 10;18(8):e0289872. doi: 10.1371/journal.pone.0289872. PMID: 37561694; PMCID: PMC10414607.)

Lactiplantibacillus plantarum HEAL9 Tüketimi Orta Derecede Stresli Katılımcılarda Bilişsel İşlevleri İyileştiriyor: Bir Rastgele Kontrollü Çalışma

Bu çalışma, ılımlı stresle başa çıkan bireylerde Lactiplantibacillus plantarum HEAL9 (LPHEAL9) adlı probiyotik türünün bilişsel işlevler üzerindeki etkisini inceledi. Araştırma, bağırsak sağlığı ile bilişsel işlev arasındaki ilişkiye odaklandı, bu durum bağırsak-beyin ekseni olarak da bilinir. Çalışma, 21 ila 52 yaş arasında 129 katılımcıyı içeriyordu ve bu katılımcılar iki gruba ayrıldı: bir grup LPHEAL9 (65 katılımcı) tüketirken diğer grup 12 hafta boyunca plasebo aldı (64 katılımcı).

 

Sonuçlar, her iki grubun da zaman içinde algılanan stres ve uyanma kortizol seviyelerinde azalma yaşadığını gösterdi. Bununla birlikte, LPHEAL9 alan grup, plasebo grubuna kıyasla dört farklı testte anlamlı bilişsel iyileşmeler gösterdi. Bu testler hızlı bilgi işleme, sayısal çalışma belleği, eşleştirilmiş ilişkili öğrenme ve kelime hatırlama yeteneklerini ölçmekteydi. Ayrıca, LPHEAL9 grubunda daha iyi ruh hali ve uyku kalitesine yönelik bir eğilim gözlendi.

 

Sonuç olarak, LPHEAL9 tüketiminin bilişsel işlevlerde önemli gelişmelere yol açtığı, muhtemelen ruh hali ve uyku üzerinde olumlu etkileri bulunduğu görüldü. Bu, ılımlı stresle başa çıkan bireylerde probiyotikler ile daha iyi bilişsel işlev arasında potansiyel bir bağlantının olduğunu düşündürmektedir.

Hazırlayan: Oğuzalp Atalay

(Önning G, Montelius C, Hillman M, Larsson N. Intake of Lactiplantibacillus plantarum HEAL9 Improves Cognition in Moderately Stressed Subjects: A Randomized Controlled Study. Nutrients. 2023 Aug 5;15(15):3466. doi: 10.3390/nu15153466. PMID: 37571403; PMCID: PMC10421450.)

Duchenne Kas Distrofisi Hastalarında Sağ Ventrikül Sistolik Disfonksiyonunun Prognozu

Bu çalışma, Duchenne kas distrofisi hastalarının kalp sağlığına odaklandı. Çalışma süresince 90 hastayı incelediler ve bu hastaların yaklaşık yarısının kalplerinin sağ tarafında bir sorun olduğunu buldular. Bu kalp sorunu, kalp yetmezliği veya şok gibi kalp problemleri yaşama riskini artırdı. Hastalar zaten başka kalp sorunlarına sahip olsalar bile, bu sağ taraf kalp sorunu riskleri daha da yükseltti. Bu bilgi, doktorların bu tür kas distrofisi olan insanların kalp sorunlarını daha iyi anlamalarına ve yönetmelerine yardımcı olabilir.

Hazırlayan: Oğuzalp Atalay

(Fayssoil A, Mansencal N, Nguyen LS, Nardi O, Yaou RB, Leturcq F, Amthor H, Wahbi K, Becane HM, Lofaso F, Prigent H, Bassez G, Behin A, Stojkovic T, Fontaine B, Duboc D, Dubourg O, Clair B, Laforet P, Annane D, Orlikowski D. Prognosis of Right Ventricular Systolic Dysfunction in Patients With Duchenne Muscular Dystrophy. J Am Heart Assoc. 2023 Aug 15;12(16):e027231. doi: 10.1161/JAHA.122.027231. Epub 2023 Aug 10. PMID: 37581390.)

Hipertrofik Obstrüktif Kardiyomiyopati Hastalarında İlk İnsan Denemesi: Transapikal Atan Kalp Septal Miyektomi

Bu çalışma, hipertrofik obstrüktif kardiyomiyopati (HOKM) tedavisinde transapikal atan kalp septal miyektomi (TA-BSM) adlı yeni bir yaklaşımı tanıttı. Amaç, bu durumun cerrahi tedavisini basitleştirmekti. Çalışma, ilaçlara yanıt vermeyen HOKM hastaları kaydedildi. TA-BSM, özgün bir cihaz kullanılarak echokardiyografi rehberliğinde, göğüs küçük bir kesisi aracılığıyla, kalp-akciğer makinesine ihtiyaç duymadan gerçekleştirildi. Temel amaç, sol ventriküler çıkış yolundaki (LVOT) tıkanıklığının ve mitral yetmezliğinin (MR) azaltılması gibi kriterlere dayanarak işlemin başarısını değerlendirmekti.

 

Toplam 47 hasta çalışmaya dahil edildi. 3 ay boyunca takip edilen 46 hastanın 42’si işlem başarısını elde etti. Maksimum LVOT gradienti belirgin şekilde azaldı ve MR derecesi düzeldi. Çalışma, TA-BSM’nin HOKM’de septum kalınlaşmasını azaltmak için güvenli ve etkili bir minimal invaziv yöntem olduğunu buldu. İşlem için gerçek zamanlı rehberlik sağlar ve geleneksel yöntemlere göre cerrahi etkiyi azaltır. Bununla birlikte, cihazla ilgili olmayan nedenlerden bir hastanın ölümü ve diğer komplikasyonlar gibi bazı olumsuz olaylar yaşandı.

 

Sonuç olarak, bu çalışma, TA-BSM’nin HOKM tedavisi için umut verici bir yaklaşım olduğunu ve septum azaltma için güvenli ve etkili bir alternatif sunduğunu gösterdi.

 

Hazırlayan: Oğuzalp Atalay

(Fang J, Liu Y, Zhu Y, Li R, Wang R, Wang DW, Song Y, Li C, Chen Y, Cheng L, Zheng K, Zhao Y, Li S, Cheng C, Xia L, Chen X, Wan S, Wei X. First-in-Human Transapical Beating-Heart Septal Myectomy in Patients With Hypertrophic Obstructive Cardiomyopathy. J Am Coll Cardiol. 2023 Aug 15;82(7):575-586. doi: 10.1016/j.jacc.2023.05.052. PMID: 37558369.)

Acil Servislere Başvuran Metanfetamin Veya Tramadol Zehirlenmesi Geçiren Yetişkinlerde Böbrek Fonksiyon Göstergelerinin Değerlendirilmesi: Sistematik Bir Derleme Ve Meta-Analiz

Bu çalışma, metanfetamin (MET) veya tramadol ile zehirlenmiş ve acil servislere getirilmiş yetişkinlerde böbrek sorunlarının görülme sıklığını incelemek için sistematik bir derleme ve meta-analiz gerçekleştirdi. Araştırmacılar, bu durumlarda böbrek fonksiyon göstergeleri olan kreatinin, Kan Üre Nitrojeni (BUN) ve Kreatin Fosfokinaz (CPK) gibi göstergeleri değerlendiren makaleleri gözden geçirdi. Analiz, hem MET hem de tramadol zehirlenmesinin böbrek fonksiyon bozukluğu riskini artırdığını ve bu durumun organ yetmezliğine yol açabileceğini gösterdi. Bulgular, ilaç zehirlenmesi ile böbrek sağlığı arasında endişe verici bir ilişki olduğunu göstermektedir.

Hazırlayan: Oğuzalp Atalay

(Amanollahi A, Mehrabi Y, Sedighi M, Basir Ghafouri H, Zahedi A, Shadnia S, Etemad K. Assessment of renal function indexes in methamphetamine or tramadol intoxication adults to the emergency departments: a systematic review and meta-analysis. BMC Emerg Med. 2023 Aug 11;23(1):89. doi: 10.1186/s12873-023-00855-1. PMID: 37568118; PMCID: PMC10416491.)

Enjekte Edilebilir Yük Paylaşan Polimerlerle İntervertebral Eklem Stabilizasyonunun Erken Klinik Sonuçları

Bu makale, intervertebral eklem stabilizasyonu için enjekte edilebilir yük paylaşan polimerlerin kullanımını araştıran bir çalışmanın erken klinik sonuçlarını sunmaktadır. Araştırmacılar, disc anulus dokularına bağlanan polimerler oluşturan genipin adlı bir madde üzerinde odaklandı. Bu teknik, genipin polimerlerini bozulmuş disk liflerine bağlayarak mekanik destek sağlamayı amaçlamaktadır.

 

Çalışma, semptomatik disklere sahip 20 kronik bel ağrısı (CLBP) hastasının dahil edildiği, IRB onaylı iki ülkede yapılan izlenebilirlik çalışmalarını içermektedir. Birincil güvenlik son noktası 1 ayda ciddi advers olaylardır, birincil etkililik son noktası ise 3 ayda ağrı ve engellilik azalmasıdır. İkincil son noktalar arasında farklı zaman noktalarında ağrı ve engellilik azalması ile birlikte eklem instabilitesi, segmental lordoz, rotasyon ölçüleri ve hasta memnuniyeti yer almaktadır.

 

Sonuçlar, hastaların %80 veya daha fazlasının tedaviden 2 hafta ile 1 yıl arasında ağrı ve engellilik skorlarında önemli iyileşmeler gösterdiğini gösterdi. Daha şiddetli eklem instabilitesi durumlarında, tedavi belirgin şekilde instabilite skorunu azalttı. Bu, tedavi sonrası eklem stabilitesinin arttığını göstermektedir. Çalışma, bu genipin tabanlı yaklaşımın omurga eklem stabilitesini artırmak ve CLBP ile başa çıkmak için güvenli ve etkili olduğunu sonuçlandırmıştır. Bu olumlu ilk bulgulara dayanarak, ileride rastgele klinik çalışmalar önerilmektedir.

 

Hazırlayan: Oğuzalp Atalay

(Hedman T, Yu J, Singh H, Deer T. Early Clinical Results of Intervertebral Joint Stabilization by Injectable Load-Sharing Polymers. J Pain Res. 2023 Aug 10;16:2777-2789. doi: 10.2147/JPR.S413104. PMID: 37583391; PMCID: PMC10424685.)

Şizofreni Hastalarında Yüksek Dozda Antipsikotik Kullanımıyla Bilişsel Performansta Azalma Ve Nötrofil-Lenfosit Ve Trombosit-Lenfosit Oranlarında Artış: Kesitsel Bir Çalışma

Bu çalışma, şizofreni hastalarında semptomlar, bilişsel performans, inflamasyon belirteçleri ve antipsikotik dozu arasındaki ilişkiyi inceledi. Kadın hastalarda, nötrofil-lenfosit oranı (NLR) ve trombosit-lenfosit oranı (PLR) erkeklere göre daha yüksekti. Kadınlarda, NLR ve PLR, antipsikotik dozu ile pozitif şekilde ilişkilendi ve çalışma belleği ile ters ilişkili bulundu. Yüksek antipsikotik dozları, kadınlarda işleyici ve anlamsal belleği azaltma eğilimindeydi. Ancak, bu ilişkiler erkek hastalarda gözlenmedi. Bu sonuçlar, kadın hastalarda yüksek antipsikotik dozlarının iltihabi mekanizmalar yoluyla bilişsel düşüşe neden olabileceğini gösteriyor.

Hazırlayan: Ceren Sert

(Frota IJ, de Oliveira ALB, De Lima DN Jr, Costa Filho CWL, Menezes CES, Soares MVR, Chaves Filho AJM, Lós DB, Moreira RTA, Viana GA, Campos EM, Vasconcelos SMM, Seeman MV, Macêdo DS, Sanders LLO. Decrease in cognitive performance and increase of the neutrophil-to-lymphocyte and platelet-to-lymphocyte ratios with higher doses of antipsychotics in women with schizophrenia: a cross-sectional study. BMC Psychiatry. 2023 Aug 2;23(1):558. doi: 10.1186/s12888-023-05050-x. PMID: 37532985; PMCID: PMC10394759.)

Sıçanlarda Hepatektomi Sonrası Karaciğer Yetmezliğine Biyokimyasal Ve Morfolojik Yanıtlar

Bu çalışma, fareler üzerinde yapılan bir araştırmada, %90 oranında karaciğer rezeksiyonunun (PH) etkilerini incelemiştir. Araştırma, PH’nin post-hepatektomi karaciğer yetmezliği (PHLF) riskini artırdığını ve ölüm oranını yükselttiğini göstermiştir. 68 farenin yer aldığı araştırma, farklı gruplara ayrılmıştır: %90 PH geçiren fareler, sahte ameliyat uygulanan fareler ve cerrahi yapılmayan kontrol grubu. Farklı sürelerde (12, 24 veya 48 saat) eutanazi gerçekleştirilmiş ve geri dönüşümlü ve geri dönüşümsüz PHLF’yi ayırt etmek için bir skor kullanılmıştır. Karaciğer örnekleri ve kan analizi için toplanmıştır. Karaciğer biyokimyası, rejenerasyon oranı, hücre çoğalması ve hacim değerlendirilmiştir. Tüm farelerde biyokimyasal PHLF gözlemlenmiştir. Gruplar arasındaki karaciğer tepkileri ameliyat sonrası 48 saate kadar benzerdir. Sağ kalan farelerde 48 saat sonra karaciğer rejenerasyonu ve işlevi iyileşmiştir. Geri dönüşümsüz PHLF olan farelerde rejenerasyon oranı geri dönüşümlü PHLF’li farelere göre daha düşüktür. %90 PH fare modeli, PHLF ve yüksek ölüm oranını göstermiştir. Geri dönüşümsüz PHLF, karaciğer rejenerasyonunun bozulması ve yetersiz amonyak metabolizması ile ilişkilendirilmiştir.

Hazırlayan: Elif Özge İnan

(Lund A, Andersen KJ, Meier M, Pedersen MI, Knudsen AR, Kirkegård J, Mortensen FV, Nyengaard JR. Biochemical and morphological responses to post-hepatectomy liver failure in rats. Sci Rep. 2023 Aug 19;13(1):13544. doi: 10.1038/s41598-023-40736-y. PMID: 37598250; PMCID: PMC10439910.)