"Sekans" / 1.Sayfa
Bu makale, baba depresyonu ile çocuklarının depresyon riskinin artışı arasındaki potansiyel ilişkiyi araştırmaya odaklanan bir sistemik inceleme ve meta-analizi sunuyor. Çalışma, baba depresyonuna maruz kalan çocuklarda depresyon olasılığının %42 daha yüksek olduğunu ortaya koydu. Bu ilişki zaman içinde tutarlı kaldı, bu da baba ve çocuk depresyonu arasında istatistiksel bir bağlantının sağlam kanıtlarını göstermektedir.
Özellikle, baba depresif bozukluklara maruz kalan çocuklarda depresyon riski, klinik olmayan semptom ölçekleriyle tanımlanan depresyona maruz kalanlara göre belirgin şekilde daha yüksekti. Bu ilişki, annelerin depresyonu, gebelik sırasında madde kullanımı, ebeveyn yaşları, aile geliri, ebeveyn eğitimi ve diğer baba psikiyatrik bozuklukları gibi olası karıştırıcı faktörler göz önünde bulundurularak düzeltilse dahi anlamlı şekilde devam etti. Çalışma, çocukların zihinsel iyi oluşuna olumsuz etkiyi azaltmak için baba ruh sağlığı sorunlarını ele almanın önemini vurgular. Bu, gebelik ve doğum sonrası dönemde annelerin ruh sağlığına odaklanan geleneksel cinsiyet odaklı yaklaşım yerine aileye odaklı bir yaklaşımın önemini vurgular.
Baba depresyonunu çocukların depresyonuna bağlayan temel mekanizmalar tam olarak anlaşılmamıştır. Genetik ve epigenetik faktörler, artan riskin açıklaması olarak sıkça önerilir. Çalışma ayrıca ebeveynlik hassasiyeti, bağlanma güvenliği ve madde kullanımının da ebeveynlerden çocuklara depresyonun geçişine katkıda bulunabileceğini önerir.
Gözlenen ilişki önemli olsa da, sonuçları etkileyen ölçülmemiş değişkenlerin olasılığı göz ardı edilemez. Çalışma, bazı karıştırıcı faktörlerin dahil edilen çalışmalarda tutarlı şekilde hesaba katılmamış olabileceğini kabul eder. Bu sınırlamalara rağmen, bulgular güçlü ve tutarlıdır.
Sonuç olarak, bu meta-analiz, baba depresyonu ile çocuklarında yükselmiş bir depresyon riski arasında anlamlı bir ilişki olduğunu göstermektedir. Çalışma, çocukların zihinsel sağlığı ve bilişsel gelişimi üzerindeki olumsuz etkileri azaltmak için annelerin ve babaların ruh sağlığı sorunlarına aileye odaklı bir yaklaşımın önemini vurgular. Bu ilişkiyi anlamak için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.
Hazırlayan: Oğuzalp Atalay
Tıp Öğrencilerinin Türkiye'den Ayrılmak İstemelerinin İtici ve Çekici Faktörleri: Ülke Çapında Çok Merkezli Bir Çalışma
Türk hekimlerin diğer ülkelerden göç etme eğilimindeki artış, yurtdışındaki çalışma koşulları, sosyal çevre ve yaşam tarzı gibi faktörlerden etkilenmektedir. Bu çalışmada, Türkiye’deki son sınıf tıp öğrencilerinin mesleki kariyerlerini yurt dışında sürdürme eğilimleri ve bununla ilişkili faktörler araştırılmıştır. Çalışmaya 2022 yılında 39 tıp fakültesinden 9881 son sınıf tıp öğrencisi katılmış ve çalışma, sosyal çevre, yaşam tarzı, tıp fakültesi eğitimi yetersizliği, kişisel yetersizlikler ve sosyoekonomik değişkenlerle ilgili itici ve çekici faktörler değerlendirilmiştir. Sonuçlar, tıp öğrencilerinin %70,7’sinin göç etme niyetinde olduğunu ve %60’ının kalıcı olarak yurt dışında kalmak istediğini göstermiştir. Yabancı dil öğrenme ve ilgili sınavlara girme gibi girişimler de öğrencilerin %61,5’i tarafından gerçekleştirilmiştir. Araştırma & Gelişim odaklı öğrencilerin göç etme olasılığı 1,37 kat daha fazlaydı. Ülkedeki çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve tıp fakültelerinin kalitesinin artırılması, hekim göçünün önlenmesinde büyük önem taşıyor.
Hazırlayan: Elif Özge İnan
Polikistik Over Sendromlu Kadınlarda D Vitamini Takviyesinin Yumurtlama Ve Gebelik Üzerine Etkileri: Sistematik Bir İnceleme Ve Meta-Analiz
Bu çalışma, polikistik over sendromu (PCOS) adı verilen bir durumda D vitamini almanın hamilelik ve ovülasyon üzerindeki etkilerini inceledi. Araştırmacılar, 1961 katılımcıyı içeren 20 farklı denemeyi inceledi. D vitamini alanların hamile kalma ve yumurtlama olasılıklarının daha yüksek olduğunu buldular. Ayrıca erken düşük yapma ihtimalleri daha düşüktü ve PCOS ile ilişkili bazı hormon seviyeleri daha düşüktü. Ancak embriyoların nasıl geliştiği veya hormon seviyeleri gibi diğer yönlerde büyük iyileşmeler olmadı. Genel olarak, D vitamini PCOS’da hamilelik ve ovülasyon konusunda yardımcı oluyor gibi görünüyor, ancak daha kesin olmak için daha yüksek kalitede çalışmalara ihtiyaç vardır.
Hazırlayan: Şevval Kurnaz
Oral Kontraseptif Veya Hormon Replasman Tedavisi Kullanımı Kadınlarda İntrakraniyal Anevrizma Oluşumuna Veya Yırtılmasına Karşı Koruma Sağlar Mı?: Sistematik Bir Inceleme Ve Meta-Analiz
Amaç: Bu çalışma, doğum kontrol hapı ve hormon replasman tedavisinin beyin anevrizmalarını ve beyin kanamasını önleyip önleyemediğini kontrol etti.
Nasıl: Araştırmacılar, bir model olup olmadığını görmek için birçok çalışmayı gözden geçirdiler. PubMed ve Embase adlı veritabanlarını kullandılar ve bir yöntem izlediler.
Sonuçlar: Dört çalışmayı incelediler ve üçü karşılaştırma için uygun oldu. Doğum kontrol hapı kullanmanın anevrizma patlama riskini %35 düşürdüğünü ve hormon replasman tedavisinin %46 düşürdüğünü buldular. Anevrizma oluşumuna baktıklarında ve bu tedavileri kullandıklarında, koruma gördüler: haplarla 2.1 kat, hormon tedavisi ile 3.1 kat.
Sonuç: Hormon tedavisi ve doğum kontrol hapı kullanmak, beyin anevrizmaları ve kanama riskini düşürmeye yardımcı gibi görünüyor.
Hazırlayan: Şevval Kurnaz
Alkolik Olmayan Yağlı Karaciğer Hastalığının Tedavisi İçin Zencefil Takviyesi: Randomize Kontrollü Çalışmaların Meta-Analizi
Bu meta-analiz, alkolik olmayan yağlı karaciğer hastalığının tedavisinde zencefil takviyesinin plaseboya karşı etkinliğini araştırmaktadır. Meta-analize 177 hastayı içeren dört randomize kontrollü çalışma (RKÇ) dahil edilmiştir. Sonuçlar, zencefil takviyesinin alanin aminotransferaz, İnsülin Direncinin Homeostatik Model Değerlendirmesi ve aspartat-aminotransferazda azalma ile ilişkili olduğunu göstermiştir. Ancak, aspartat-aminotransferaz, toplam kolesterol, düşük yoğunluklu lipoprotein veya vücut kitle indeksi üzerinde bir etkisi olmamıştır. Çalışma, zencefil takviyesinin alkolik olmayan yağlı karaciğer hastalığının tedavisinde faydalı olabileceği sonucuna varmaktadır.
Hazırlayan: Elif Özge İnan
Primer Sjögren Sendromlu Hastalarda Yağ Dokusundan Türetilen Kök Hücre Tedavisinin Klinik Yanıt Üzerine Etkisi
Bu denemede araştırmacılar, primer Sjögren Sendromu (pSS) tedavisinde yağ dokusundan elde edilen kök hücrelerin (ADSCs) etkisini test ettiler. Hastaları iki gruba ayırdılar: bir gruba ADSCs verildi, diğerine plasebo verildi. ADSC’ler bezlere enjekte edildi. 3 ay sonra, bez salgısı ADSC’ler grubunda iyileşti. Hastalık aktivitesi ve hastaların bildirdiği semptomlar da önemli ölçüde düzeldi. Çalışma, ADSC’lerin kısa sürede kuruluk belirtilerini hafifletebileceğini ve pSS semptomlarını iyileştirmede potansiyele sahip olabileceğini gösteriyor.
Hazırlayan: Şevval Kurnaz
Bir gözlem ve kontrol grubuna randomize edilen 54 migren hastasını içeren bir çalışma, hem ısıya duyarlı yakı hem de hafif yakının semptomları etkili bir şekilde hafiflettiğini, baş ağrısı derecesini ve yaşam kalitesini iyileştirdiğini göstermiştir. Gözlem grubunda migren semptom ve VAS (görsel analog ölçek) skorlarında azalma görülürken, gözlem grubunun MSQ skoru daha yüksekti. Toplam etkinlik oranı gözlem grubunda %92,0 iken, kontrol grubunda %72,0 olmuştur. Isıya duyarlı yakı uygulamasının klinik etkinliği hafif yakı uygulamasından daha üstündü. Bu, her iki tedavinin de migren semptomlarını etkili bir şekilde hafifletebileceğini ve yaşam kalitesini artırabileceğini göstermektedir.
Hazırlayan: Oğuzalp Atalay
C Vitamini Alımı Ve Gestasyonel Diabetes Mellitus Arasındaki İlişki Üzerine Kapsamlı Bir Meta-Analiz: İçgörüler Ve Yeni Perspektifler
Sistematik bir inceleme ve 15 çalışmanın meta-analizi, gebelik sırasında düşük C Vitamini maruziyeti olan kadınların Gestasyonel Diabetes Mellitus (GDM) geliştirme ihtimalinin daha yüksek olduğunu ortaya koymuştur. Çalışma, hem dahili hem de harici C Vitamini maruziyetinin yanı sıra gebeliğin ikinci veya üçüncü trimesterinde maruziyetin, düşük C Vitamini maruziyeti altında daha yüksek GDM insidans oranları ile ilişkili olduğunu bulmuştur. Sonuçlar, çalışmaların sağlamlığını doğrulamış ve önemli bir yayın yanlılığı tespit edilmemiştir. Çalışma, GDM’ye karşı önleyici bir tedbir olarak hamile kadınların C Vitamini açısından zengin gıda alımlarını artırmalarını ve yeterli kan C Vitamini seviyelerini sağlamalarını önermektedir. Bulgular, C Vitamini açısından zengin gıdaları diyetlerine dahil etmenin hamile kadınlar için faydalı olabileceğini düşündürmektedir.
Hazırlayan: Oğuzalp Atalay
Bu makale, REG proteinlerinin pankreas kanseri için biyobelirteç olarak potansiyel tanı değerini meta-analiz yoluyla araştırıyor. REG proteinleri, özellikle pankreas kanserinde, hücre çoğalması, doku yenilenmesi ve tümör metastazında rol oynar. Ancak, bunların tanısal etkinliği üzerine araştırma bulguları tutarsız olmuştur.
Çalışma, çeşitli veritabanlarında kapsamlı bir araştırma yürüttü ve 15 ilgili makaleyi tespit etti. Bunlar, 796 pankreas kanseri hastası ve 584 kontrol grubunu içeriyordu. Analiz, REG proteinlerinin pankreas kanseri için orta düzeyde tanı doğruluğuna sahip olduğunu gösterdi. Sonuçlar ayrıca, diğer REG proteinlerine kıyasla REG4 proteininin daha yüksek tanı doğruluğuna sahip olabileceğini önerdi.
Sonuç olarak, REG proteinleri, pankreas kanseri için tanısal biyobelirteç olarak potansiyele sahip olsa da, bu bulguları doğrulamak için daha büyük örneklem boyutlarına ve klinik uygulamalara ihtiyaç duyulmaktadır.
Hazırlayan: Oğuzalp Atalay
Omega-3 Yağ Asitlerinin Postoperatif İnflamatuar Yanıt Üzerindeki Etkileri: Sistematik Bir İnceleme ve Meta-Analiz
Bu makale, karın ameliyatı geçiren hastalarda önceden uygulanan omega-3 yağ asitlerinin (FA’lar) ameliyat sonrası inflamatuar yanıt üzerindeki etkilerini inceleyen sistematik bir derleme ve meta-analizi sunmaktadır. Omega-3 FA’lar, özellikle eikosapentaenoik asit (EPA) ve dokosahexaenoik asit (DHA) içermektedir ve cerrahi sonrası inflamasyonu azaltmada etkili olabileceği düşünülmektedir, ancak etkileri kesin değildir.
Araştırmacılar, karın cerrahisi geçiren hastalarda önceden uygulanan omega-3 FA’ların etkilerini, standart bakım, plasebo veya diğer immün besin maddeleri (omega-3 FA’ları hariç) ile karşılaştıran rastgele kontrollü çalışmaları (RCT’ler) Cochrane Kütüphanesi’nde inceledi. Başlangıçta 296 makale bulundu, ancak bu makaleler arasından 950 hastayı içeren 13 RCT, dahil edilme kriterlerini karşılayarak meta-analize dahil edildi.
Meta-analizin sonuçları, önceden uygulanan omega-3 FA’ların ameliyat sonrası IL-6, CRP ve WBC gibi inflamatuar belirteçleri anlamlı bir şekilde etkilemediğini gösterdi. Ayrıca, hastane kalış süresi üzerinde de anlamlı bir etki görülmedi. İnflamatuar belirteçlerde azalmalar gözlemlenmesine rağmen, çalışma önceden uygulanan omega-3 FA’larının ameliyat sonrası inflamatuar yanıt üzerindeki etkilerinin anlamlı olmadığı sonucuna vardı. Kesin olmayan bulguların, analize dahil edilen deneme ve hasta sayısının sınırlı olmasından kaynaklandığı ve daha bilgilendirici bir sonuç sağlamak için daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyulduğu belirtildi.
Hazırlayan: Oğuzalp Atalay