"Sekans" / 10.Sayfa
Hava Kirliliği Maruziyeti Sperm Kalitesini Etkiler Mi? 93,996 Çinli Erkek Üzerinde Yapılan Sistemik Bir İnceleme Ve Meta-Analizden Elde Edilen Kanıtlar
Bu makale, Çin’de gerçekleştirilen kapsamlı bir çalışmanın bulgularını tartışmaktadır. Bu çalışma, çevresel hava kirliliği maruziyetinin sperm kalitesi üzerindeki potansiyel etkilerini değerlendirmeyi amaçlamaktadır. Çin’in geniş toprakları, farklı bölgeler arasındaki değişen iklim koşulları ve ekonomik gelişim seviyeleri, hava kalitesindeki coğrafi farklılıkları göz önünde bulundurmanın önemli olduğunu göstermektedir. Çalışma, hava kirliliğinin sperm kalitesi üzerindeki etkilerini analiz ederek özellikle fertilite ve erkek üreme toksisitesinin göstergesi olarak sperm hareketliliği ve sperm sayısına odaklanmaktadır.
Çalışma, hava kirliliği maruziyeti ile sperm kalitesi arasında birçok önemli ilişki belirlemiştir. PM10, PM2.5, SO2, CO ve O3 gibi kirleticilere maruz kalmanın, ejakülasyondan önceki belirli zaman aralıklarında sperm hareketliliği ve sperm sayısı üzerinde olumsuz etkileri olduğu bulunmuştur. Çalışma tasarımına, konuma ve maruziyet değerlendirme yaklaşımlarına dayalı olarak alt grup analizleri, heterojenliğin kaynaklarını araştırmak için gerçekleştirilmiştir. Alt grup analizi aracılığıyla heterojenliğin bir ölçüde azaltılmasına rağmen, bazı alt gruplarda hala anlamlı şekilde devam etmesi, çalışmalardaki değişkenlik kaynaklarını daha fazla incelemeyi gerektirmiştir.
Çevresel kirleticilerin sperm kalitesi üzerindeki etkilerinin temel biyolojik mekanizmaları tartışılmaktadır. PM10, PM2.5 ve O3 maruziyeti, reaktif oksijen türlerinin yüksek konsantrasyonlara yol açabileceği ve bunun sperm gelişimini ve hareketliliğini bozabileceği belirtilmektedir. Ayrıca, bu kirleticiler, sperm hareketliliğini olumsuz etkileyen iltihabi tepkimeleri tetikleyebilir. Makale, çevresel kirletici maruziyetinin sperm hareketliliğini nasıl azalttığının ayrıntılı mekanizmasını anlamak için daha fazla toksikolojik çalışmanın gerekliliğini vurgulamaktadır.
Sonuç olarak, çalışma, ambiyans hava kirliliğinin Çinli erkeklerde sperm kalitesi üzerinde zararlı etkilere neden olabileceğini ve hatta infertiliteye yol açabileceğini önermektedir. Bulgular, üreme sağlığını korumak için hava kirleticilere maruziyi azaltmanın önemini vurgulamaktadır. Bu etkilerin altında yatan biyolojik mekanizmaları daha iyi anlamak ve erkek üreme sağlığı üzerindeki etkiyi hafifletmek için potansiyel müdahale veya stratejileri araştırmak için daha fazla araştırma yapılması gerekmektedir.
Hazırlayan: Oğuzalp Atalay
Alzheimer hastalığı (AH), bellek sorunlarına yol açan karmaşık bir beyin hastalığıdır. Bu hastalık, stres ve diyabet gibi faktörlerle ilişkilidir. Belirtiler göründükten sonra tedavi etmek geç olabilir, bu yüzden erken önleme ve etkili tedavi önemlidir. Twendee X® (TwX) adlı bir formülasyon, sekiz bileşen içerir ve hafif bilişsel bozukluğu olan hastalarda demans ilerlemesini önlemeye yardımcı olduğunu göstermiştir. Bu araştırma, TwX’in diyabet ve yaşlanma ile ilgili AH riski üzerindeki etkilerini inceledi. TwX günlük olarak verildiğinde, beyin hücre yenilenmesini etkiledi, kan şekeri düzeyini düşürdü ve kromozomların koruyucu uçları olan telomerleri korudu. Bu, TwX’in antioksidan etkilerinin yanı sıra diyabet, beyin yenilenmesi, telomer eksikliği ve enerji üretimi gibi farklı faktörleri hedefleyerek demansa karşı koruma sağlayabileceğini göstermektedir.
Hazırlayan: Şevval Kurnaz
Epizodik Migren Hastalarında Oksipital Transkraniyal Doğru Akım Stimülasyonu: Serebral Perfüzyona Etkisi
Bu çalışma, migren hastalarıyla sağlıklı bireyler arasındaki beyin kan akışının, migren atağı sırasında ve aralarında nasıl farklı olduğunu inceledi. Aynı zamanda başın arka tarafına uygulanan anodal transkraniyal doğrudan akım stimülasyonunun (tDCS) etkisini araştırdı. Sağlıklı bireyler ve aralıklı migren hastaları üzerinde yapıldı. Migren hastalarına 28 günlük bir süre boyunca günde bir kez aktif veya sahte tDCS uygulandı. Başlangıçta ve uygulamanın hemen ardından MRI taramaları yapıldı. Araştırmacılar, migrenli hastalarda ve sağlıklı bireylerde beyin kan akışının başlangıçta farklı olduğunu buldular, özellikle “cuneus” adlı bir bölgede. Anodal tDCS uygulaması, görme ile ilgili bölgelerde beyin kan akışını geçici olarak artırdı, ancak bu etki 5 ay sonra devam etmedi. Bu teknik, migren sıklığını azaltmak için beyin işleyişini değiştirerek yardımcı olabilir gibi görünüyor.
Hazırlayan: Şevval Kurnaz
Erişkinlerde Postoperatif Ağrı Ve Ateş Yönetiminde İntravenöz Ibuprofen: Randomize Kontrollü Çalışmaların Sistematik Bir İncelemesi Ve Meta-Analizi
Bu çalışma, oral ilaç alamayan yetişkinlerde postoperatif ağrı ve ateşin yönetiminde intravenöz ibuprofenin (IVIB) etkinliğini ve güvenliğini değerlendirmeyi amaçlamaktadır. Çalışma, IVIB’i plasebo veya diğer ağrı kesici ve ateş düşürücü ilaçlarla karşılaştıran araştırmalardan elde edilen verileri bir araya getirerek yapıldı. Toplam 23 araştırma, 3716 katılımcının verilerini içeriyor. Sonuçlar, IVIB’in ameliyat sonrası ağrıyı azaltmada etkili olduğunu ve aynı zamanda kısa süreli ateşi düşürmede de işe yaradığını gösteriyor. IVIB’in ağrı ve ateş yönetimi için genellikle güvenli olduğu bulundu. Sonuç olarak, IVIB’in oral ilaç alamayan yetişkinlerde ameliyat sonrası ağrı ve ateş yönetimi için kullanılabileceği kanıtlanmıştır.
Hazırlayan: Şevval Kurnaz
Bu çalışma, çoklu meyve ve sebze bileşimi olan Psori Silk’in sedef hastalığı olan hastaların tedavisindeki etkinliğini ve güvenliğini değerlendirmeyi amaçlamıştır. Çalışmada Psori Silk ile bir araca karşı 12 haftalık tedavi uygulanmış ve ardından 4 haftalık takip yapılmıştır. Birincil sonlanım noktası 12. haftada Modifiye Psoriasis Alan ve Şiddet İndeksi (MPASI 50) skorunda %50 azalma iken, ikincil sonlanım noktası Dermatoloji Yaşam Kalitesi İndeksi (DLQI) kullanılarak yapılan yaşam kalitesi değerlendirmesiydi. Aktif grupta, araç grubundaki %22,7’ye kıyasla hastaların %59’unda daha yüksek MPASI 50 skoru görülmüştür. Aktif grup ayrıca DLQI’de %33’lük bir iyileşme göstermiştir. Çalışma Psori Silk’in hafif ve orta şiddette plak psoriasis için etkili ve güvenli bir tedavi seçeneği olduğu sonucuna varmıştır.
Hazırlayan: Elif Özge İnan
Ketaminin İrkilme Refleksinin Duygusal Modülasyonu Ve Dinlenme Durumundaki Beyin Korelasyonları Üzerindeki Etkisi
Hızlı etkili bir antidepresan olan ketaminin, duygusal uyaranlara karşı nöral reaktiviteyi etkilediği bulunmuştur. Duygu modülasyonlu irkilme refleksi paradigmasının (AMSR) kullanıldığı bir çalışmada, ketaminin hoş olmayan ve hoş uyaranların işlenmesi sırasında irkilme refleksini değiştirdiği ve modülatör yolak içindeki dinlenme durumu fonksiyonel bağlantısını (rsFC) zayıflattığı bulunmuştur. Bununla birlikte, ketamin infüzyonu, hoş olmayan uyaranların işlenmesi sırasında irkilme güçlenmesini etkilememiş, ancak hoş uyaranların işlenmesi sırasında irkilme zayıflamasının azalmasına neden olmuştur. Bu azalma, ketamin ve norketaminin infüzyon sonu plazma seviyeleri ile önemli ölçüde ilişkiliydi. Çalışma, ketaminin infüzyondan bir gün sonra sağlıklı katılımcılarda hoş uyaranların motivasyonel önemini azaltabileceğini düşündürmektedir.
Hazırlayan: Elif Özge İnan
Oral Alfa-Lipoik Asit Tedavisinin Diyabetik Polinöropati Üzerindeki Etkileri: Bir Meta-Analiz ve Sistematik İnceleme
Çalışma, oral alfa-lipoik asidin (ALA) diyabetik sensöromotor periferik nöropati (DSPN) semptomları üzerindeki etkilerini inceledi. ALA’nın oksidatif stres, mikrosirkülasyon ve semptom iyileştirmesi üzerindeki etkisini anlamak amaçlandı. Meta-analiz, DSPN hastalarında ALA’nın plaseboya karşı etkilerini araştıran randomize kontrollü denemeleri içeriyordu. Ana sonuçlar toplam semptom skoru (TSS) üzerineydi ve ikincil sonuçlar nörolojik engellilik skoru (NDS), nöropati bozulmuş skoru (NIS) gibi parametreleri içeriyordu. 1242 hastayı içeren on RCT incelendi. ALA tedavisi, TSS, NDS ve genel memnuniyet açısından olumlu sonuçlar gösterdi, doza bağlı bir trend gözlendi. Ancak bazı parametrelerde istenilen sonuçlar elde edilemedi. ALA, duyusal semptomları azaltmada etkiliydi ve TSS ile genel memnuniyet açısından doza bağlı bir iyileşme görüldü.
Hazırlayan: Şevval Kurnaz
Bu çalışma, doğal doğum sonrası lohusalık kanamalarının hurma tüketiminin etkisi üzerine odaklanmaktadır. 98 kadının yer aldığı bir hastane deneyinde, doğum sonrası müdahale grubuna doğumdan sonra 2 saat içinde 100 g hurma verilmiştir. İlk 24 saat boyunca lohusalık kanamaları, İmaj Tabanlı Kan Kaybı Değerlendirme Tablosu kullanılarak ölçülmüştür. Bulgular, hurma grubundaki lohusalık kanaması medianının kontrol grubuna göre belirgin şekilde daha düşük olduğunu göstermektedir. Ortalama olarak hurma grubundaki kanama miktarı 9,0 ünite daha düşüktür ve bu azalma istatistiksel olarak anlamlıdır. Bu çalışma, hurma tüketiminin doğal doğum sonrası lohusalık kanamalarını azaltabileceğini ve lohusalık sonrası diyetine hurma meyvesi eklemenin faydalı olabileceğini öne sürmektedir.
Hazırlayan: Ceren Sert
Altı Haftalık İnek Kolostrumu Takviyesi, Okul Öncesi Çocuklarda ÜSYE Belirtilerinin Sıklığını ve Ağırlığını 20 Haftaya Kadar Etkili Bir Şekilde Azaltır
Sağlıklı okul öncesi çocuklar üzerinde yapılan bir çalışma, inek kolostrumunun üst solunum yolu enfeksiyonlarına (ÜSYE) karşı koruyucu etkilerini değerlendirdi. Toplam 57 çocuk katıldı, bunlardan 35’i kolostrum alırken 22’si plasebo aldı. Çocuklar kolostrum veya whey takviyesini 15 gün boyunca 2 × 500 mg dozunda ve ardından 30 gün boyunca 1 × 500 mg dozunda aldılar. Kolostrumun ÜSYE semptomlarını %31 oranında ve semptom şiddetini %37 oranında azalttığı bulundu. Ayrıca, daha şiddetli semptomlarla geçen günler %50 oranında azaldı ve deneme süresince devam etti. Kolostrum takviyesi çocukları ÜSYE’lere karşı korumada güvenli ve etkili olarak bulundu. Deneme sırasında dikkate değer bir yan etki bildirilmedi.
Hazırlayan: Ceren Sert
Deri Siğillerinin Tedavisinde Lezyon İçi D3 Vitamini Enjeksiyonunun Etkinliği: Klinik Terapötik Bir Deneme Çalışması
Bu çalışma, deri siğilleri için intraleziyonel D3 vitamini kullanımını bir immünoterapi olarak inceledi. Araştırma, yaşları 20 ay ile 52 yıl arasında değişen, çoğunluğu kadın (%65) olan toplamda 204 siğil bulunan 40 hastayı içeriyordu. Tedavi, siğil lezyonlarının tabanına D3 vitamini çözeltisinin (600.000 IU) en fazla beş siğile enjekte edilmesini içeriyordu. Dört tedavi seansı her iki haftada bir gerçekleştirildi ve hastalara diğer topikal veya oral ilaçlardan kaçınmaları önerildi. Tedavi sonrası yanıt, tam yanıt (%81.9), kısmi yanıt (%11.3) veya yanıt alınamama (%6.9) olarak kategorilendirildi. İlerleyen seanslarda tam yanıt oranlarında artış gözlendi (%12.7, %29.9, %54.9 ve %81.9 sırasıyla). Bazı katılımcılar hafif şişme ve kaşıntı gibi küçük yan etkiler yaşadı. Altı ay süreyle yapılan takip sonucunda, yanıt alınamayan tek bir hasta dışında tüm hastaların siğilleri kayboldu. Çalışma, intraleziyonel D3 vitamini uygulamasının deri siğilleri için etkili ve maliyet etkili bir tedavi olduğu sonucuna varıyor.
Hazırlayan: Şevval Kurnaz