"Vektör" / 8.Sayfa
Çay Tüketimi ile Kolorektal Kanser İlişkisi: Nüfusa Dayalı Bir Çalışmanın Sistematik İncelemesi ve Meta-Analizi
Kolorektal kanser (KRK), küresel bir sağlık sorunudur ve çay özlerinin potansiyel anti-kanser etkilerine ilgi duyulmuştur. Ancak, çay tüketimi ile KRK arasındaki ilişkiyi inceleyen önceki çalışmalar, hem in vivo hem de in vitro olarak çelişkili sonuçlar vermiştir. Japonya’dan yapılan bazı çalışmalar, çay tüketimi ile KRK arasında bir ilişki bulunmadığını bulurken, Çin’deki bir çalışma çay tüketiminin KRK riskini azaltabileceğini öne sürmüştür.
Bu meta-analiz, çay tüketimi ile KRK riski arasındaki ilişkiyi kapsamlı bir şekilde değerlendirmeyi amaçlamıştır. Bulgular, genel olarak çay tüketiminin KRK riskini önemli ölçüde azaltmadığını göstermektedir. Ayrıca, günlük çay tüketimi ile KRK riski arasında anlamlı bir ters ilişkiyi gösteren doz-tepki analizi bulunmamıştır. Çalışmalar arasında bulgularda farklılıklar bulunmaktadır; bazıları daha yüksek çay tüketiminin azalmış KRK riski ile ilişkilendirildiğini gösterirken, diğerleri anlamlı bir ilişki bulmamıştır.
İlginç bir şekilde, çalışma Amerika, İngiltere ve İtalya’daki çay içenler arasında çay tüketimi ile KRK riski arasında ters bir ilişki gözlemlemiştir. Bu, çay tüketiminin KRK riski üzerindeki etkisini nasıl etkilediğinde bölgesel ve bireysel farklılıkların rol oynayabileceğini göstermektedir. Özellikle yeşil çay içenlerin KRK riskinin daha düşük olduğu gözlenmiştir, bu durum yeşil çaydaki çay polifenollerinin anti-kanser özelliklerinden kaynaklanabilir.
Sonuç olarak, çay tüketiminin KRK’ye karşı potansiyel koruyucu bir etkisi olabileceğine dair ipuçları olsa da, kanıtlar kesin olmaktan uzaktır ve bölgeler ve popülasyonlar arasında değişebilir. Daha sağlam, iyi tasarlanmış prospektif çalışmalara ve randomize klinik denemelere ihtiyaç vardır, böylece çay tüketimi ile KRK arasındaki ilişkiyi daha kesin bir şekilde doğrulamak ve anlamak mümkün olur.Bu meta-analiz, çay tüketiminin kolorektal kanserin gelişimi ile önemli bir ilişkili olmadığını önermektedir. Ancak, çayın kolon kanseri riski üzerindeki etkisi belirsizdir ve bölgesel ve nüfus farklarına bağlı olarak değişebilir. Çay tüketimi ile kolorektal kanser riski arasındaki ilişkiyi daha kesin bir şekilde anlamak için daha fazla iyi tasarlanmış prospektif çalışma ve klinik deneme gerekmektedir.
Hazırlayan: Ceren Sert
Vajinal Atrofisi Olan Postmenopozal Kadınlarda Oksitosin Jelin Etkinliği: Güncellenmiş Bir Sistematik Derleme Ve Meta-Analiz
Bu çalışma, menopoz sonrası dönemde sıkça karşılaşılan vajinal rahatsızlıkları hafifletmeye yardımcı olup olamayacağını görmek amacıyla oksitosin adı verilen bir jelin test edildiği bir çalışmadır. Bu jeli yedi farklı çalışmada, 631 kadın üzerinde sahte bir jel (plasebo) ile karşılaştırdılar.
Sonuçlar, oksitosinin bazı yönlerde büyük bir fark yaratmadığını, ancak vajinal rahatsızlıkları hafifletmekte yardımcı olduğunu gösterdi. Bununla birlikte, cinsel ilişki sırasında yaşanan ağrı, vajinal pH değişiklikleri ve vajinanın mikroskop altında incelenmesi gibi diğer sorunlara fazla yardımcı olmadı.
Çalışma aynı zamanda oksitosin jeli ile sahte jelin benzer güvenlik seviyelerine sahip olduğunu buldu, bu da olumlu bir sonuç. Ancak, araştırmacılar bu bulguların kesinliği konusunda emin olmak için daha fazla ve daha büyük çalışmalara ihtiyaç olduğunu öneriyorlar. Bunun nedeni, bazı insanların oksitosinin bu sorunların tedavisi için östrojenden daha iyi bir seçenek olabileceğini düşündüğüne rağmen, bu çalışmanın buna güçlü kanıtlar sunmamış olmasıdır.
Hazırlayan: Şevval Kurnaz
Bu çalışma, meme kanseri ile tip 2 diyabet (T2D) riski arasındaki ilişkiyi ve meme kanseri tedavilerinin bu riski nasıl etkileyebileceğini araştırdı. İlgili çalışmaların sistematik bir gözden geçirmesi ve meta-analizi yapıldı. Sonuçlar, hem meme kanserinin kendisinin hem de endokrin terapinin, T2D gelişme riskiyle ilişkilendiğini gösterdi. Özellikle, tamoksifen alan meme kanseri sağkalımı, bu tedaviyi almayanlara göre T2D riski daha yüksekti. Bununla birlikte, aromataz inhibitörlerinin veya kemoterapinin T2D riski üzerindeki etkileri hakkında kesin sonuçlar çıkarmak için yeterli veri bulunmamaktadır. Bu ilişkilerin daha iyi anlaşılabilmesi için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.
Hazırlayan: Şevval Kurnaz
Mutans Streptokoklar Erken Çocukluk Çürüklerinin Risk Belirleyicisi Midir? Sistematik Bir İnceleme ve Meta-Analiz
Bu derleme, mutans streptokoklarının çocuklarda temel dişle ilgili lezyonların gelişimindeki risk tahmin edilebilirliğini değerlendirmeyi amaçlıyor. 12 çalışma incelendi ve sonuçların birleştirilmiş hali, mutans streptokoklarına sahip çocukların daha sonraki çürük geliştirme olasılığının 4 kat daha yüksek olduğunu gösterdi. Derleme, anaokulu çağındaki çocuklarda mutans streptokoklarının varlığının, gelecekteki diş çürüğü deneyimi için bir belirleyici olduğunu öne sürüyor. Bu tür çocukları erken tanımak, etkili önleyici stratejilerin uygulanmasına yardımcı olabilir. Kanıt güvenilirliği orta seviyedeydi ve yayın çarpıtmaları rapor edilmedi.
Hazırlayan: Ceren Sert
Bu sistematik inceleme ve meta-analiz, sağlıklı bireylerde egzersizin SIRT1, önemli bir metabolik düzenleyici, üzerindeki akut ve adaptif yanıtını araştırdı. Çalışma, 34 araştırma makalesini içeriyor, tek seferlik ve eğitim müdahaleleri arasında ayrım yapıyor ve bulguları doku örnekleri ve biyobelirteçlere göre kategorize ediyor. Sonuçlar, yüksek yoğunluklu veya aç karnına yapılan tek seferlik egzersizin iskelet kası SIRT1 gen ifadesini artırdığını, tekrarlanan direnç eğitiminin ise kan SIRT1 seviyelerini yükselttiğini gösteriyor. Ayrıca bazı kanıtlar, kas SIRT1 aktivitesinde bir artışa işaret ediyor. Özetle, egzersiz, kas SIRT1 gen ifadesini akut olarak artırıyor gibi görünüyor ve SIRT1 kan enzim seviyelerini kronik olarak yükseltiyor.
Hazırlayan: Ceren Sert
Mekanik ve Biyoprostetik Kapaklarla Aort Kökü Değişimi Uygulanan Hastaların Uzun Dönem Sonuçları: Yeniden Oluşturulan Olaya Kadar Geçen Zaman Verilerinin Meta-Analizi
Bu çalışma, mekanik veya biyoprotezik kapaklarla yapılan kompozit aort kapak grefti replasmanı (CAVGR) geçiren aort cerrahisi hastalarının sonuçlarına odaklandı. On binlerce hastanın verilerini içeren 23 çalışmayı analiz eden araştırmacılar, prosedürden sonraki ilk 30 gün içinde tüm nedenlere bağlı ölüm riskinde anlamlı bir fark olmadığını bulmuşlardır, ancak mekanik kapaklarla yapılan cerrahilerde ölüm ve reentervansiyon riskinin 30 gün sonrasında daha düşük olduğunu gözlemlemişlerdir. İlk 6 yıl içinde belirli komplikasyonlara karşı artan bir riske rağmen, mekanik kapaklarla yapılan CAVGR, uzun vadede biyoprotezik kapaklara kıyasla daha iyi genel sonuçlar göstermiştir.
Hazırlayan: Ceren Sert
Yetişkin Dikkat Eksikliği / Hiperaktivite Bozukluğu ile Ebeveynlik Davranışı Arasındaki İlişkiye İlişkin Çalışmaların Meta-Analitik İncelemesi: Öz Rapor ve Gözlem Kullanan Çalışmaların Karşılaştırılması
Bu meta-analiz, ebeveynlerin Dikkat Eksikliği/Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) semptomları ile davranışları arasındaki ilişkiyi ve bunun çocukların psikopatolojisi üzerindeki etkisini incelemektedir. Çalışma, öz bildirim ölçütleri ile davranışsal gözlem kullanmış olan çalışmaların bulgularını karşılaştırmak üzerine odaklanmıştır. Sonuçlar, ebeveynlerin DEHB semptomlarının yüksek olduğu durumlarda, ebeveyn davranışlarının daha negatif ve daha az pozitif olduğunu göstermektedir, ki bu sonuçlar ebeveynlerin kendileri tarafından bildirilmiştir. Ancak davranış doğrudan gözlendiğinde, ebeveynlerin DEHB semptomları ile anlamlı bir ilişki bulunmamıştır. Bu, ebeveyn davranışının etkisini anlamada ölçüm yönteminin kritik olduğunu göstermektedir. Çalışma, DEHB bağlamında ebeveynlik davranışının daha iyi anlaşılması için çoklu yöntemlerin ve kaynakların kullanılmasını önermektedir.
Hazırlayan: Şevval Kurnaz
Akciğer Kanseri Için Tanısal Bir Biyobelirteç Olarak Folat Reseptörü Pozitif Dolaşımdaki Tümör Hücrelerinin Değeri: Sistematik Bir Inceleme Ve Meta-Analiz
Bu çalışma, folat reseptörü pozitif dolaşan tümör hücrelerinin, yani FR+ CTC’lerin, akciğer kanserini teşhis etmek için kullanışlı bir belirteç olup olamayacağını inceledi. 3469 kişiyi içeren 11 çalışmanın verilerini analiz ettiler. Sonuçlar, bu tür CTC’lerin akciğer kanserini teşhis etme potansiyeline sahip olduğunu gösteriyor. Hassasiyeti %79 ve özgüllüğü %84 olarak bulundu. Bu, akciğer kanserini teşhis etmek için değerli bir araç olabileceklerini gösteriyor.
Hazırlayan: Şevval Kurnaz
Kardiyometabolik Riski Olan ve Olmayan Erişkinlerde Lif Bakımından Zengin Gıdaların Tokluk Üzerine Faydaları ve insan Refahı Parametreleri
Bu çalışma, 12 haftalık bir süre boyunca lif eklenmiş gıdaları tüketmenin normal gıdalara göre sağlık üzerindeki etkilerini inceledi. Açlık hissi, yaşam kalitesi, vücut hissi, yaşam memnuniyeti, kişisel sağlık durumu ve beslenmenin yaşam kalitesine etkisi gibi çeşitli sağlık parametrelerini değerlendirdiler. Sonuçlar, yaşam kalitesinin çalışma boyunca iki grup arasında farklı olduğunu gösterdi. Ancak, tokluk hissi, yaşam memnuniyeti veya beslenmenin yaşam kalitesi üzerindeki etkilerinde büyük farklar bulunmadı. Daha fazla lif tüketmek, vücut hissi derecelerini artırdı. Daha yüksek vücut kitle indeksi (VKİ) olan kişiler genellikle daha düşük vücut hissi, kişisel sağlık durumu ve yaşam kalitesi bildirdi. Genel olarak, çalışma, gıdalara lif eklemenin tokluk hissi veya yaşam kalitesi üzerinde büyük bir etkisi olmayabileceğini göstermektedir. Daha fazla bilgi edinmek için daha büyük gruplar ve başka yöntemlerin kullanılması gerektiğini önermektedir.
Hazırlayan: Şevval Kurnaz
Bu çalışma, kanser riski ile ilişkili olup olmadığını görmek için CYP24A1 adlı bir gendeki belirli genetik varyasyonlara baktı. 18 farklı çalışmayı incelediler ve bu genetik varyasyonlardan birinin (rs4809960) hem Kafkasyalı hem de Asyalı popülasyonlarda kanser riski ile ilişkili olduğunu, ayrıca meme kanseri riskinin de daha düşük olduğunu buldular. Başka bir varyasyon (rs2296241), yemek borusu skuamöz hücreli karsinom ve prostat kanseri riskinin daha yüksek olduğu ile bağlantılı bulundu. Ayrıca bazı varyasyonlar (rs4809957 ve rs6068816), prostat, akciğer ve meme kanseri riskinin daha yüksek olduğu ile ilişkilendirilmiştir. Bununla birlikte, bazı varyasyonlar için çoklu karşılaştırmalar düzeltmesi yapıldığında ilişkilerin pek güçlü olmadığını belirtmek önemlidir. Sonuç olarak, bu varyasyonlardan biri (rs4809960), kanser riskini tahmin etmek için genetik bir işaretçi olarak kullanışlı olabilir, ancak kesinleşmesi için daha büyük ölçekli çalışmalara ihtiyaç vardır.
Hazırlayan: Şevval Kurnaz