"Vektör" / 5.Sayfa

COVID-19 Sonrası Yeni Başlayan Diabetes Mellitusun Yaygınlığı Ve Riski: Sistematik Bir Derleme Ve Meta-Analiz

Bu sistemik inceleme, daha önce SARS-CoV-2 enfeksiyonu geçirmiş bireylerde diyabetin yaygınlığını ve insidansını inceledi. Çalışma, COVID-19 nedeniyle hastaneye yatırılan ve 60 yaşından büyük olan bireyler arasında diyabet yaygınlığının, hastaneye yatırılmayan ve daha genç bireylere göre daha yüksek olduğunu buldu. İlginç bir şekilde, yeni diyabet vakalarının insidansı, önceki hastaneye yatıştan çok etkilenmiş gibi görünmüyordu, bu da COVID-19’un ciddiyetinin diyabet gelişiminin ana faktörü olmayabileceğini düşündürüyor.

 

Çalışma, SARS-CoV-2 enfeksiyonunu diyabetle ilişkilendiren potansiyel mekanizmaları tartıştı. Bu mekanizmalar arasında virüsün pankreatik β-hücreler üzerindeki doğrudan etkisi, otonomik bozukluk, sitokin fırtınası nedeniyle stres kaynaklı hiperglisemi ve insülin direncine yol açan düşük dereceli iltihap bulunmaktadır. İnceleme, SARS-CoV-2 enfeksiyonu öyküsü olan bireylerde diyabet yaygınlığının yaklaşık %16 olduğunu, şiddetli COVID-19 formlarını yaşayanlarda ise bu oranın %20’ye çıktığını bildirdi. Bu yaygınlık, genel nüfusa kıyasla önemli ölçüde daha yüksekti.

 

Ayrıca çalışma, COVID-19’un diyabet insidansını artırabileceğini vurguladı; çeşitli raporlar, COVID-19 sonrası yeni başlayan diyabet riskinin, COVID-19 olmayan popülasyona kıyasla daha yüksek olduğunu göstermektedir. Bununla birlikte, COVID-19 şiddeti ile diyabet gelişimi arasındaki ilişki hala bir tartışma konusu olup, bazı çalışmalar COVID-19 şiddetine dayalı olarak diyabet insidansında önemli bir farklılık olmadığını göstermektedir.

 

Bu sistemik inceleme, COVID-19 ile diyabet arasındaki ilişki hakkında değerli görüşler sunsa da, yalnızca İngilizce dilindeki makalelerin dahil edilmesi ve ciddi COVID-19 sonrası sürekli inflamasyonun olası karıştırıcı etkileri gibi belirli kısıtlamaları kabul etmektedir. Yine de bulgular, SARS-CoV-2 enfeksiyonu geçirmiş bireylerde, özellikle hastaneye yatırılan veya ciddi COVID-19 formları geçirenlerde, diyabet için tarama ve takip programlarının önemini vurgulamaktadır.

 

Hazırlayan: Şevval Kurnaz

(Bellia C, Andreadi A, D’Ippolito I, Scola L, Barraco S, Meloni M, Lauro D, Bellia A. Prevalence and risk of new-onset diabetes mellitus after COVID-19: a systematic review and meta-analysis. Front Endocrinol (Lausanne). 2023 Sep 4;14:1215879. doi: 10.3389/fendo.2023.1215879. PMID: 37732118; PMCID: PMC10507325.)

B6 Vitamini Dörtlü Anti-Helicobacter Pylori Rejiminin Advers Reaksiyonlarını Hafifletebilir Mi? : Randomize Kontrollü Çalışma

Bu çalışma, vitamin B6’nın Helicobacter pylori tedavisinin belirli yan etkilerini azaltıp azaltamayacağını inceledi. Bu testi 280 hastada gerçekleştirdiler. Vitamin B6 alan gruptaki hastalar, almayan gruba göre daha az yan etki yaşadılar (%56,92’ye karşılık %74,62). Vitamin B6 alan grupta yan etkiler daha hafif oldu, özellikle beyin ve mide ile ilgili olanlar. Çalışma, vitamin B6’nın beyinde GABA adı verilen bir maddeyi artırarak yan etkileri azaltabileceğini öne sürüyor. Genel olarak vitamin B6, bu tedaviye bağlı yan etkileri azaltmada faydalı olabilir.

Hazırlayan: Şevval Kurnaz

(Cui MY, Zhang MJ, Jiang QL, Pei ZM, Cui ZY, Kang M, Lu LG, Lu YY. Can vitamin B6 alleviate the adverse reactions of quadruple anti-Helicobacter pylori regimen? : randomized controlled trial. BMC Infect Dis. 2023 Sep 11;23(1):590. doi: 10.1186/s12879-023-08571-8. PMID: 37697258; PMCID: PMC10494335.)

Benign ve Malign Pulmoner Nodüllerde Dolaşımdaki miRNA'nın Tanısal Değerinin Meta Analizi

Bu çalışma, miRNA’ların (vücuttaki küçük moleküller) akciğer nodüllerini teşhis etmedeki etkinliğini analiz etti. Şubat 2023’e kadar çeşitli araştırma bulgularına baktılar. Sonuçlar, miRNA’ların benign ve malign nodülleri ayırt etmede oldukça iyi olduğunu gösterdi. Hassasiyeti %82 ve özgüllüğü %84 olarak bulundu. Çalışma, miRNA’ların akciğer nodüllerini teşhis etmek için belirteç olarak kullanılabileceğini öneriyor, ancak doğru teşhis için en iyi miRNA kombinasyonlarını bulmak için daha fazla araştırmaya ihtiyaç olduğunu belirtiyor.

Hazırlayan: Şevval Kurnaz

(Hong Z, Cui B, Bai X, Li H, Cheng T, Sheng Y, Lu Y, Wu X, Jin D, Zhao J, Gou Y. Meta analysis of the diagnostic value of circulating miRNA in benign and malignant pulmonary nodules. World J Surg Oncol. 2023 Sep 9;21(1):284. doi: 10.1186/s12957-023-03133-3. PMID: 37689670; PMCID: PMC10492278.)

Uyku Bozukluklarının Astımla İlişkisi: Bir Meta-Analiz

Bu çalışma uyku bozuklukları (uykusuzluk, kötü uyku kalitesi ve yetersiz uyku süresi gibi) ile astım arasındaki ilişkiyi araştırıyor. Yapılan araştırmaların temelinde, uyku bozuklukları ile astım arasında pozitif bir ilişki olduğunu gösteriyor. Ancak çalışmalardaki potansiyel önyargılar nedeniyle kanıtların kalitesi düşük olarak değerlendiriliyor. Bulgular, uyku bozukluklarının astımın yönetiminde önemli olabileceğini düşündürüyor, ancak daha kapsamlı bir anlayış için daha fazla araştırmaya ihtiyaç olduğunu gösteriyor.

Hazırlayan: Şevval Kurnaz

(Liu X, Hong C, Liu Z, Fan L, Yin M, Chen Y, Ren X, Gu X. Association of sleep disorders with asthma: a meta-analysis. BMJ Open Respir Res. 2023 Sep;10(1):e001661. doi: 10.1136/bmjresp-2023-001661. PMID: 37735102; PMCID: PMC10514641.)

Akupunktur Yoluyla Hepatit C Virüsü Bulaşma Riski: Sistematik Bir İnceleme ve Meta-Analiz

Bu çalışma, akupunktur ile Hepatit C (HCV) bulaşması arasındaki ilişkiyi araştırmayı amaçladı. Meta-analiz, toplam 194.826 katılımcıyı içeren 28 çalışmayı kapsadı. Sonuçlar, akupunktur kullananların HCV bulaşma riskinin kontrol grubuna göre belirgin şekilde daha yüksek olduğunu gösterdi. Çalışma tasarımına ve etnik gruba dayalı alt grup analizleri, akupunktur grubunda artmış HCV enfeksiyon oranlarını tutarlı bir şekilde gösterdi. Hem Asyalı hem de Asya dışı akupunktur kullanıcılarının HCV bulaşma riskinin daha yüksek olduğu bulundu. Çalışma HCV bulaşmasıyla ilgili güvensiz tıbbi ve sosyal uygulamalarda dikkatli olunması gerektiğini vurgulamaktadır.

Hazırlayan: Ceren Sert

(Hyun MH, Kim JH, Jang JW, Song JE, Song DS, Lee HW, Cho YY, Kim GA, Yoon EL, Sinn DH, Kim SS, Yim SY, Yang H, An J. Risk of Hepatitis C Virus Transmission through Acupuncture: A Systematic Review and Meta-Analysis. Korean J Gastroenterol. 2023 Sep 25;82(3):127-136. doi: 10.4166/kjg.2023.060. PMID: 37743811.)

Post-Term Doğumlar ile Otizm Spektrum Bozuklukları Arasındaki İlişki: Güncellenmiş Bir Sistematik İnceleme Ve Meta-Analiz

Bu meta-analiz, post-term doğum ile Çocuklarda Otizm Spektrum Bozukluğu (OSB) arasındaki bağlantıyı inceledi. 12 ülkeden 1.4 milyonu aşkın katılımcıyı içeren 18 çalışmayı analiz eden sonuçlar,  post-term doğum ile OSB arasında önemli bir ilişki olduğunu gösteriyor. Risk oranları (RR) ve olasılık oranları (OR) her ikisi de yüksek olduğundan, artmış bir riski işaret ediyor. Çalışmalarda bir miktar heterojenlik bulunsa da, cinsiyet bazında alt grup analizi bunu azalttı ve erkekler arasında daha güçlü bir ilişkiyi vurguladı. Gelişmiş ülkelerde doğumların %5-10’unda meydana gelen post-term doğumlar, ASD için artmış bir risk taşıyor.

Hazırlayan: Ceren Sert

(Jenabi E, Farashi S, Salehi AM, Parsapoor H. The association between post-term births and autism spectrum disorders: an updated systematic review and meta-analysis. Eur J Med Res. 2023 Sep 2;28(1):316. doi: 10.1186/s40001-023-01304-2. PMID: 37660041; PMCID: PMC10474756.)

Sepsisli Hastalarda C-reaktif Protein ile Albümin Oranının Prognostik Değeri: Sistematik Bir Gözden Geçirme ve Meta-Analiz

Bu sistemik derleme ve meta-analiz, sepsisli hastalarda C-reaktif protein ile albümin oranının (CAR) prognostik değerini değerlendirmeyi amaçladı.

Çalışma, toplamda 3.224 sepsis hastasını içeren dokuz makalenin verilerini analiz etti. Bulgular, daha yüksek CAR seviyelerinin sepsisli hastalarda artmış mortalite ve daha kötü prognozlarla ilişkilendirildiğini gösterdi.

 

Daha basit bir ifadeyle, CAR, sepsisli hastaların sonuçlarını tahmin etmek için kullanışlı bir işaretçi gibi görünüyordu ve yüksek CAR seviyeleri, daha yüksek mortalite riskini ve kötü prognozu gösteriyordu.

 

Hazırlayan: Oğuzalp Atalay

(Liu Y, Gao Y, Liang B, Liang Z. The prognostic value of C-reactive protein to albumin ratio in patients with sepsis: a systematic review and meta-analysis. Aging Male. 2023 Dec;26(1):2261540. doi: 10.1080/13685538.2023.2261540. Epub 2023 Sep 26. PMID: 37752726.)

Farklı İfade Edilmiş Genlere Dayalı Olarak İlaç Yeniden Kullanımı, Akciğer Adenokarsinomunun Tedavisinde Muhtemel Sinerjistik Etkilere Sahip İlaç Kombinasyonlarını Öneriyor

Akciğer adenocarcinoma, dünya genelinde kansere bağlı ölümlerin önde gelen nedenlerinden biridir ve mevcut yaklaşımlar ve ilaçlar genel sağkalım üzerinde çok az etkiye sahiptir; bu nedenle yeni ilaçlar ve tedavi stratejileri gerekmektedir. İlaç yeniden konumlandırma (yeniden amaçlama), yeni ilaçlar geliştirmenin çok daha fazla zaman ve maliyet gerektirmesi göz önüne alındığında cazip bir yaklaşım gibi görünmektedir. Bu çalışma, akciğer adenokarsinomunda anlamlı şekilde değişen genleri belirlemek için 6 mikroarray veri kümesi üzerinde meta-analiz yaparak başlar. Bunu takiben ana gen kümelerini ve merkezi genleri bulur. Akciğer adenokarsinomunun patogenezine dahil olan temel biyolojik süreçleri anlamak için bu merkezi genlerin biyolojik yollarla zenginleştirmelerini değerlendirir.

 

Bu merkezi genler, tanımlanan genlerin ifade değişikliklerini tersine çevirebilecek ilaçları bulmak için L1000 veritabanını araştıran araştırmacılar tarafından daha fazla analiz edildi. Amaç, bu merkezi genlerle etkileşimde bulunabilen potansiyel ilaç kombinasyonlarını bulmaktı ve bu sayede hastalık sürecini potansiyel olarak tersine çevirebilecek ilaçları tanımlamaktı.

 

Çalışma, akciğer adenokarsinomunda ifade farklılıkları gösteren 2148 geni tanımladı. Bu genler altı ana gruba ayrıldı ve hücre döngüsü düzenlemesi ile özdeşleşen 27 önemli merkezi gen vurgulandı. Üç belirli ilaçla bu merkezi genler arasındaki etkileşimleri değerlendiren ve önceki klinik araştırmalardan elde edilen bilgilerle birlikte bu çalışma, üç olası ilaç kombinasyonunu önerdi: Vorinostat – Dorsomorphin, PP-110 – Dorsomorphin ve Puromisin – Vorinostat. Bu kombinasyonlar, akciğer adenokarsinomunun yeniden amaçlanmış tedavileri olarak klinik denemelerde başarılı olma potansiyeline sahiptir.

 

Hazırlayan: Oğuzalp Atalay

(Yesharim L, Teimourian S. Drug repurposing based on differentially expressed genes suggests drug combinations with possible synergistic effects in treatment of lung adenocarcinoma. Cancer Biol Ther. 2023 Dec 31;24(1):2253586. doi: 10.1080/15384047.2023.2253586. PMID: 37710391; PMCID: PMC10506443.)

Sinyal Motiflerini Verimli Bir Şekilde Hücre Çoğalmasını Tetikleyen Fenotipik Tarama

Makale, hücre proliferasyonunun tedavi ve endüstri gibi çeşitli uygulamalar için neden önemli olduğunu tartışmaktadır. Bu amaçla, araştırmacılar, hücre proliferasyonunu tetikleyen belirli tirozin motiflerini sentetik bir kütüphandaki bir ekrandırma yöntemi geliştirmiştir. Bu tirozin motifleri, sitokin reseptörleri aracılığıyla sinyal iletiminde önemli bir rol oynamaktadır. Kütüphane, tirozin etrafındaki amino asit dizilerini rastgele değiştirerek sinyal moleküllerinin çeşitli bağlanma desenlerine izin vermektedir.

 

Çalışma, farklı tirozin motiflerine sahip mühendislik reseptörlerinin, hücre proliferasyonunu tetikleyen şekillerde sinyal moleküllerini etkinleştirip etkinleştiremeyeceğini belirlemeyi amaçlamıştır. Sonuçlar, seçilen motiflerin, yerel bir reseptörün sitoplazmik sinyal alanı tarafından elde edilen seviyelerle benzer şekilde hücre proliferasyonunu tetikleyebildiğini gösterdi.

 

Önemli olan, bu motif ekrandırma sisteminin, sitokin sinyallerine yanıt olarak farklılaşabilen veya proliferasyon gösterebilen hücrelere uygulanabilir olduğuydu. Bu araştırma, canlı hücrelerde tirozin motiflerinin fenotipik taramasının ilk gösterimidir. Bulgular, sinyal iletim mühendisliği yoluyla hücre kaderini kontrol etmek için yeni olanaklar sunmaktadır.

 

Hazırlayan: Oğuzalp Atalay

(Umene K, Nagamune T, Kawahara M. Phenotypic screening of signaling motifs that efficiently induce cell proliferation. Sci Rep. 2023 Sep 20;13(1):15639. doi: 10.1038/s41598-023-42378-6. PMID: 37730760; PMCID: PMC10511696.)

Erkek Alt Üriner Sistem Semptomlarının Azaltılması, Ölüm Riskinin Azalması İle İlişkilidir

Bu makale, erkek alt üriner sistem semptomlarının azaltılması ile ölüm riski arasındaki ilişkiyi tartışmaktadır. Çalışma, 1993 ile 1998 yılları arasında Amerika Birleşik Devletleri’nde gerçekleştirilen MTOPS (Prostat Semptomlarının Tıbbi Tedavisi) rastgele denemesinden elde edilen verileri inceledi. Deneme, 50 yaşın üzerindeki erkekleri, orta derecede ila şiddetli alt üriner sistem semptomlarına sahip olanları içeriyordu. Çeşitli istatistiksel modeller, üriner semptomların iyileştirilmesi ile ölüm arasındaki ilişkiyi incelemek için kullanıldı.

 

Sonuçlar, AUA Semptom Skoru’ndaki her 1 puanlık iyileşme için ölüm riskinde %4’lük bir azalma olduğunu gösterdi. Bu risk azalması önemliydi. Çalışma ayrıca aktif tedavi alan erkekler arasında ölüm riskinde benzer azalmalar olduğunu, ancak plasebo alanlarda bu azalmanın görülmediğini buldu. Bu bulgular, transüretral prostat rezeksiyonu gibi faktörler ve potansiyel karıştırıcılar göz önüne alındığında bile geçerliydi.

 

AUA Semptom Skoru’nun genel yanı sıra, depolama ve idrar yapma alt ölçeklerindeki iyileşmelerin de ölüm riskinde azalma ile ilişkili olduğu görüldü. Bu çalışmadan çıkarılan sonuç, erkek alt üriner sistem semptomlarının iyileştirilmesinin ölüm riski ile ilişkilendirildiği yönündeydi. Bu semptomların rahatsızlık düzeyinden bağımsız olarak erkek sağlık hizmetlerinde öncelikli olarak tedavi edilip edilmemesi gerektiğini belirlemek için daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyulmaktadır.

 

Hazırlayan: Oğuzalp Atalay

(Welk B, McClure JA. The Reduction of Male Lower Urinary Tract Symptoms Is Associated With a Decreased Risk of Death. J Urol. 2023 Oct;210(4):670-677. doi: 10.1097/JU.0000000000003602. Epub 2023 Sep 8. PMID: 37681541.)