"Vektör" / 1.Sayfa
Bu çalışma, iskelet kaslarında genom genelinde DNA metilasyonu ve protein düzeyinde ifade ile dayanıklılık eğitimine cinsiyete özgü yanıtların olup olmadığını araştırmayı amaçladı. Araştırma ayrıca, erkeklerde ve kadınlarda temel kardiyorespiratuvar fitness (CRF) ile ilişkilendirilmiş farklı DNA metilasyonu veya protein imzalarının olup olmadığını inceledi. Çalışma, dayanıklılık eğitiminin DNA metilomunda nispeten küçük değişikliklere neden olduğunu ve cinsiyete özgü önemli bir yanıt olmadığını buldu. Ancak, eğitim proteom üzerinde daha büyük bir etki yarattı ve bu yanıt cinsiyete özgüydü.
Başlangıçta, daha yüksek CRF’ye sahip bireyler farklı DNA metilasyonu desenleri sergiledi, ancak bu değişiklikler cinsiyete özgü değildi. İlginç bir şekilde, eğitime yanıt olarak değişen proteinler arasında erkeklerde ve kadınlarda önemli ölçüde örtüşme olmadı. DNA metilasyonu ve proteom verilerinin entegrasyonu, eğitim sonrası ve CRF ile ilişkilendirildiğinde mitokondri enerji metabolizması ile ilgili yollarda cinsiyete özgü düzenlemenin olduğunu ortaya koydu. Sonuç olarak, kısa vadeli eğitimin proteom üzerinde cinsiyete özgü bir etkisi vardı, ancak DNA metilasyonu değişiklikleri daha sınırlıydı ve uzun vadeli kardiyorespiratuvar fitness yanıtı olarak erkekler ve kadınlar arasında birleşti. Bu çalışma, egzersiz fizyolojisi araştırmalarında cinsiyet farklarını göz önünde bulundurmanın önemini vurguluyor ve farklı moleküler katmanların egzersize nasıl yanıt verdiği konusunda bilgi sunuyor.
Ayrıca, bu araştırma egzersizin moleküler uyarlama üzerindeki etkilerinin cinsiyetin çeşitli moleküler katmanlar üzerindeki etkilerini ve düzenleyici davranışlarını daha fazla keşfetme ihtiyacını vurgulayarak egzersiz uyarlama süreçlerinin genetik düzenlemesinin karmaşıklığını vurguluyor. Proteom eğitime akut cinsiyete özgü yanıtlar gösterirken, DNA metilomunun kardiyorespiratuvar fitness ile ilişkilendirilen daha kalıcı değişiklikleri sergilediği, egzersiz kaynaklı DNA metilasyon değişikliklerinin sürdürülen uyarıcılara bağlı olabileceğini göstermektedir. Bu çalışma, iskelet kaslarında cinsiyet, egzersiz ve moleküler uyarlama arasındaki karmaşık ilişkinin iç yüzüne değerli bir bakış sunar ve egzersiz fizyolojisi çalışmalarında cinsiyete özgü düşüncelerin önemini vurgular.
Hazırlayan: Oğuzalp Atalay
Dikkat Eksikliği / Hiperaktivite Bozukluğunun Temel Semptomları için Omega-3 Çoklu Doymamış Yağ Asitleri: Randomize Kontrollü Çalışmaların Meta Analizi
Bu çalışma, belirli balıklarda ve takviyelerde bulunan omega-3 yağ asitlerinin, dikkat eksikliği/hiperaktivite bozukluğu (DEHB) belirtilerini iyileştirmeye yardımcı olup olamayacağını inceledi. 1,789 katılımcıyı içeren 22 çalışma analiz edildi. Genel olarak, omega-3’ün DEHB belirtilerini plaseboya kıyasla anlamlı bir şekilde iyileştirmediği bulundu. Ancak, en az 4 ay süren çalışmalarda omega-3’ün daha etkili olduğu görüldü. Şaşırtıcı bir şekilde, belirli bir tür omega-3 (EPA) veya EPA/DHA oranının yüksek olması büyük bir fark yaratmadı. Çalışma, omega-3’ün hemen etki etmese de uzun süreli kullanımın olumlu etkileri olabileceğini önermektedir. Analizlerinde bazı sınırlamalar olduğunu, örneğin çalışma boyutlarındaki farklılıklar ve katılımcıların diyetleri hakkında bilgi eksikliğini belirttiler.
Hazırlayan: Şevval Kurnaz
Bu çalışma, pestisit maruziyeti ile hipotiroidizm arasındaki ilişkiyi sistematik olarak incelemeyi ve bir meta-analiz yapmayı amaçladı. On iki çalışmanın verilerini analiz ettiler ve belirli tipteki insektisitlere maruz kalmanın (organoklorinler, organofosfatlar ve piretroidler) hipotiroidizm riskini artırdığını buldular. Herbisitlere maruz kalmanın da artmış bir risk gösterdiği belirlendi. Bununla birlikte, fungisitlere ve dezenfektanlara maruz kalmanın hipotiroidizm ile ilişkilendirilmediği görüldü. Çalışma, gelecekteki araştırmaların büyük ölçekli çalışmalara, doz-yanıt ilişkilerine, karıştırıcı değişkenlerin kontrol edilmesine ve duyarlı araçların kullanılmasına odaklanması gerektiğini önermektedir.
Hazırlayan: Şevval Kurnaz
Kandaki Nöron Kaynaklı Hücre Dışı Veziküller, Alzheimer Hastalığında Egzersizin Etkilerini Ortaya Koyuyor
Bu çalışmada, araştırmacılar Alzheimer hastalarının kanında sinir hücreleri tarafından salınan küçük parçacıklara baktılar. Bu parçacıklardaki belirli koruyucu proteinlerin, Alzheimer üzerindeki egzersizin etkilerini belirlemek için işaretçi olarak kullanılıp kullanılamayacağını görmek istediler. Egzersiz yapan grupta bu proteinlerin özellikle belirli bir gen varyantına sahip kişilerde arttığını buldular, ancak egzersiz yapmayan grupta değişiklik olmadı. Bu sonuçlar, egzersizin bu koruyucu faktörleri kanında artırarak bilişsel faydaları olabileceğini göstermektedir. Bu etki, belirli bir gen varyantına sahip bireylerde daha belirgindi. İlginç bir şekilde, egzersize bağlı olarak sinir hücreleri ve vücudun geri kalanı arasındaki farklı yolları etkileyebileceğini düşündüren diğer egzersizle ilgili moleküllerin seviyeleri aynı kaldı. İleriki çalışmalar, egzersizin süresi, yoğunluğu ve türünün erken Alzheimer ve diğer benzer durumlarda nasıl etki edebileceğini araştırmalıdır.
Hazırlayan: Şevval Kurnaz
Sağlıklı Gönüllülere Maruz Bırakılan Çevresel Seviyelerde 3.5 GHz 5G Sinyallerine Maruz Kalmanın Elektriksel Beyin Aktivitesinin Değerlendirilmesi: Kontrollü Rasgele Bir Çalışma
Bu çalışma, sağlıkla ilgili soruları gündeme getiren beşinci nesil (5G) radyo frekanslarının bir bileşeni olan 3.5 GHz frekansına maruz kalmanın potansiyel biyo-fizyolojik etkilerini araştırmayı amaçladı. Araştırma, 34 sağlıklı gönüllüyü içeriyordu ve bu kişilerin uyanık elektroensefalograflarını (EEG) iki maruz kalma oturumu sırasında inceledi: biri “gerçek” 3.5 GHz maruziyeti içerirken diğeri “sahte” maruziyet içeriyordu (gerçek bir maruziyet yoktu).
Oturumlar sırasında, elektromanyetik alanlar, elektriksel olarak korunan bir odada bir anten tarafından yayıldı, ve bu alanların şiddeti tipik açık hava maruziyet seviyelerine eşitti (2 V/m). Oturumlar bir hafta arayla gerçekleştirildi ve yaklaşık 26 dakika süren bir maruziyet dönemini ve ardından 17 dakikalık bir sonrası maruziyet dönemini içeriyordu. Farklı beyin dalgası bantlarının (beta, alfa, teta ve delta) güç spektral yoğunlukları (PSD’ler) hesaplandı ve katılımcıların gözleri açık ve kapalıyken kaydedilen EEG verilerine dayalı olarak karşılaştırıldı.
İstatistiksel analizin sonuçları, çoğu incelenen beyin dalgasında genel olarak anlamlı bir değişiklik olmadığını gösterdi. Bununla birlikte, bazı elektrotlar, koşullara (gözler açık veya kapalı) tepki olarak alfa, teta ve delta spektrumlarında değişiklikler sergiledi. Sonuç olarak, bu çalışma, bu araştırmada kullanılan düzenleyici sınırlar ve maruziyet parametreleri altında 3.5 GHz sinyallerine maruz kalmanın sağlıklı genç yetişkinlerin beyin aktivitesini etkilemediği sonucuna vardı. Özellikle bu, 5G maruziyetinin çevresel seviyelerdeki sağlık etkileri hakkındaki endişeleri ele almayı amaçlayan ilk kontrollü insan EEG çalışmasıydı.
Hazırlayan: Oğuzalp Atalay
Acil Servis Hastanesinde Kalp Krizi Sırasında Hala Tercih Edilen İlaç Epinefrin Midir? Bir Meta-Analiz
Bu meta-analiz, kalp krizi durumlarında hem hastane dışı hem de hastane içi ayarlarda ilk basamak acil ilaç olarak epinefrinin etkinliğini ve güvenliğini inceledi. Araştırmacılar, ilgili makalelerin kapsamlı bir araştırmasını yaparak 2000 ile 2022 yılları arasında toplam 208,690 kalp krizi hastasını içeren 12 klinik çalışmayı dahil ettiler.
Meta-analiz sonuçları, epinefrin kullanımını ilk kardiyak acil ilaç olarak tercih etmeye yüksek bir olasılık oranı (OR) olan 3.67 ve risk oranı (risk ratio) olan 1.89 ile işaret etmektedir. Bu değerler, hem hastane dışında hem de hastane içinde kalp krizi durumları için ilk tedavi olarak epinefrin en iyi seçenek olduğunu göstermektedir.
Bu çalışmanın bulgularına dayanarak, epinefrin acil durumlarda kalp krizi yönetimi için etkili ve güvenli bir seçenek olarak kabul edilmektedir.
Hazırlayan: Oğuzalp Atalay
Opioid Içermeyen Anestezinin Postoperatif Bulantı Ve Kusma İnsidansına Etkisi: Randomize Kontrollü Çalışmaların Meta-Analizi
Bu meta-analiz, opioid içermeyen anestezi (OFA) ile geleneksel opioid anestezisi arasındaki postoperatif sonuçları karşılaştırdı. 14 denemeyi ve 1354 katılımcıyı kapsayan çalışma, OFA’nın postoperatif bulantı ve kusma riskini opioid anestezi grubuna göre düşük gösterdiğini ortaya koydu. Ayrıca, OFA, 24 saatlik postoperatif analjezi skorlarında düşüş gösterdi, ancak entübasyon süresi veya ilk postoperatif kurtarma analjezi süresinde önemli farklılıklar olmadı. Özetle, opioid içermeyen anestezi, bulantı ve kusmayı azaltarak analjezi veya postoperatif uyanıklığı tehlikeye atmadan faydalı olabilir.
Hazırlayan: Ceren Sert
Erektil Disfonksiyona Yönelik Diyet Takviyeleri: Pazarlanan Ürünlerin Analizi, Sistematik İnceleme, Meta-Analiz ve Akılcı Kullanım
Makale, ereksiyon bozukluğu tedavisine odaklanarak, erkek cinsel performansını artırmak için kullanılan nutrasötik ürünlerin tarihçesini inceliyor. Alternatif tedavilere olan ilgi ve bunun üreticilere sağladığı artan gelir artışı vurgulanıyor. İtalya’da satılan ürünleri değerlendiren çalışma, bir puanlama sistemi kullanarak nutrasötik etkinliğini analiz ediyor. Bulgular, çeşitli diyet takviyelerinin farklı maddeler içerdiğini ve etkinliklerini destekleyen değişen derecelerde kanıtlar bulunduğunu gösteriyor. Ancak, hiçbir ürünün birinci basamak tedavi olarak öne çıkmadığı belirtiliyor. Panax ginseng, Tribulus terrestris ve L-arginin gibi maddelerin erkek cinsel fonksiyonunu artırabilecek potansiyel iyileştiriciler olduğunu ortaya koyan sistemli bir inceleme de vurgulanıyor. Ancak, puanlama yaklaşımı, İtalya’daki çoğu takviyenin etkililik için yeterli kanıta sahip olmadığını ve genellikle ihmal edilebilir dozlarda birçok madde içerdiğini gösteriyor.
Hazırlayan: Ceren Sert
Bu çalışma, safra kanalı daralmalarının tedavisinde geliştirilmiş uzunluğa sahip bir safra kanalı stentinin (IOBS) etkinliğini ve güvenliğini değerlendirmeyi amaçlamıştır. Safra kanalı daralması olan hastalardan oluşan bir grup üzerinde yapılan randomize kontrollü bir çalışmadır. Hastalar, konvansiyonel plastik safra kanalı stentleri (CPBS) alan grup ve geliştirilmiş uzunluğa sahip safra kanalı stentleri (IOBS) alan grup olarak rastgele ayrılmıştır. Çalışma, iki grup arasında postoperatif komplikasyonları, stent açıklık süresini ve altı ay içinde yapılan tekrar operasyon oranlarını karşılaştırdı. Sonuçlar, IOBS’un CPBS’a göre daha uzun stent açıklık süresine sahip olduğunu ve tekrar operasyon oranının daha düşük olduğunu gösterdi. Genel olarak IOBS, safra kanalı daralmalarının tedavisi için güvenli ve etkili bir yöntem olarak kanıtlanmıştır.
Hazırlayan: Şevval Kurnaz
Kompleman Faktörü D, İnsan Tendon Onarımını Ve İyileşme Sonuçlarını İyileştirmek İçin Kollajen Tip I Ekspresyonunu Ve Fibroblast Göçünü Düzenler
Bu çalışma, tendon, bağ ve kıkırdak gibi vücudumuzun stabilitesi ve hareketi için önemli olan dokuları konu almaktadır. Bu dokular yaralandığında iyileşme süreci farklılık gösterir ve bazen sonuçlar iyi olmayabilir. Çalışmanın amacı, iyileşmenin iyi olup olmadığını söyleyebilecek bir belirteç, yani kompleman faktörü D (CFD) bulmaktır. Farklı iyileşme aşamalarından örnekler alarak, özellikle aşil tendon yaralanması olan hastalardan, CFD seviyelerinin iyileşme sürecinin erken aşamasında daha yüksek ve daha sonraki aşamada daha düşük olduğunu gördüler. Yapılan ileri deneyler, CFD’nin hücrelerin nasıl hareket ettiğini ve kollajenin nasıl üretildiğini etkileyerek iyileşmeye yardımcı olabileceğini gösterdi. Bu araştırma, bu dokulara yönelik yaralanmalarda daha iyi tedaviler ve sonuçlar için yol gösterici olabilir.
Hazırlayan: Şevval Kurnaz