1 Mayıs 2024/"Flavus"

TIP DÜNYASINDA YAŞANAN GELİŞMELER

Biriktirme Bozukluğu için Yazılı Hayalî Maruziyet

Biriktirme Bozukluğu için Yazılı Hayalî Maruziyet: Bir Ön Çalışma

Bu pilot çalışmanın amacı, önceden endişe ve anksiyete bozukluklarını tedavi etmede başarılı olan Yazılı Hayalî Maruziyet (IE) tekniğinin, Biriktirme Bozukluğu (HD) belirtilerini ve duygusal kaçınma gibi ilgili süreçleri iyileştirmedeki etkinliğini araştırmaktı. Önceki vakalar serileri IE ile umut verici sonuçlar göstermişti. Bu çalışma, IE’yi Kontrol Yazma (CW) durumu ile karşılaştıran ilk çalışmaydı. Her iki grup da HD belirtilerinde iyileşmeler gösterdi, ancak aralarında anlamlı bir fark yoktu. Bu, korkuları hayalî maruziyet yoluyla yüzleşmenin, HD ile ilişkili zorlukları azaltmada nötr yazmaktan daha etkili olduğu fikrini sorgular nitelikteydi.

 

Sonuçlar beklenmedikti, çünkü IE, belirsizlik hoşgörüsü veya duygusal kaçınma gibi IE’nin etkinliği için potansiyel mekanizmalar olarak test edilen alanlarda belirgin bir iyileşme sağlamadı. Kontrol grubundaki metodolojik karışıklıklar, yazının kendisinin terapötik etkisi, IE’nin kapsamlı bir tedavi yaklaşımının bir parçası olması gerekliliği ve HD belirtilerini ele almak için IE’nin uygun olmaması ihtimali de dahil olmak üzere birçok olasılık tartışıldı.

 

Çalışmanın sınırlılıklarına rağmen, örneğin küçük örnekleme boyutu ve sınırlı IE süresi, bulgular HD için alternatif müdahale yöntemlerini araştırmanın önemini vurgulamaktadır. Üç gün boyunca IE’nin CW’ye üstünlüğünü göstermediği, ancak her iki müdahalenin de önünden sonuç değerlendirmelerine kadar önemli değişikliklere neden olduğu görülmüştür. Gelecekteki araştırmalar, HD tedavi sonuçlarını artırmak için hayalî yazmayı in vivo atmayla birleştirme gibi yenilikçi yaklaşımları keşfedebilir. Genel olarak, bu çalışma, standart CBT tedavilerinden yüksek bırakma oranları dikkate alındığında, HD için etkili müdahalelerin daha fazla araştırılmasının gerekliliğini vurgular.

 

Hazırlayan: Oğuzalp Atalay

(Fracalanza K, Raila H, Avanesyan T, Rodriguez CI. Written Imaginal Exposure for Hoarding Disorder: A Preliminary Pilot Study. J Nerv Ment Dis. 2024 May 1;212(5):289-294. doi: 10.1097/NMD.0000000000001719. PMID: 38598729; PMCID: PMC11008768.)

Gece Çalışmalarında, 90 Dakikalık Bir Kestirmeyi Takiben Yapılan 30 Dakikalık Kestirme Yorgunluğu Azaltırken, 30 Dakikalık Bir Kestirmeyi Takiben Yapılan 90 Dakikalık Kestirme Bilişsel Performansı Sürdürür

Gece Çalışmalarında, 90 Dakikalık Bir Kestirmeyi Takiben Yapılan 30 Dakikalık Kestirme Yorgunluğu Azaltırken, 30 Dakikalık Bir Kestirmeyi Takiben Yapılan 90 Dakikalık Kestirme Bilişsel Performansı Sürdürür: Rastgele Geçişli Bir Pilot Çalışma

Bu çalışma, gece vardiyaları sırasında kısa kestirmelerin uyku durgunluğu, uyuklama, yorgunluk ve performans üzerindeki etkilerini araştırdı. İki kestirme kombinasyonunu karşılaştırdı: 90 dakikalık bir kestirme ardından 30 dakikalık bir kestirme ve 30 dakikalık bir kestirme ardından 90 dakikalık bir kestirme. Her iki kombinasyon da, 90 dakikalık kestirmelerin uyku durgunluğuna neden olduğunu, 30 dakikalık kestirmelerin ise minimum uyku durgunluğuna sahip olduğunu gösterdi. Kestirme sonrası iki saatte, her iki grup da, hiç kestirme yapılmayan bir gruba kıyasla gelişmiş reaksiyon süreleri ve daha az hata sergiledi, bu da birden fazla kestirmenin sinerjik etkilere sahip olabileceğini öneriyor.

 

Uykululuk seviyeleri, uyanıklık süresi, uyku durgunluğu ve sirkadiyen ritimler temel alınarak analiz edildi. Çalışma, uykululuğun sirkadiyen ritimlerin düşük noktasında zirve yaptığını ve vücut sıcaklığı değişimlerinin uykululuk ritimleri ile paralellik gösterdiğini gözlemledi. Kestirme kombinasyonlarına rağmen, vücut sıcaklığının minimal etkilendiğini, bu durumun kestirmelerin sirkadiyen ritimleri önemli ölçüde değiştirmediğini gösterdiğini belirtti.

 

Çalışma, kestirme zamanlamasına bağlı olarak uyku kalitesi ve performanstaki farklılıkları buldu. Daha uzun kestirmelerin daha kısa olanlardan önce alınmasının, toplam uyku süresini ve uyku süresini kötüleştirdiği, bunun muhtemelen katılımcıların normalden daha erken uyumaya çalışmasından kaynaklanabileceğini belirtti. Ancak, 30 dakikalık kestirmelerin zamanlamasından bağımsız olarak uyku durumunu önemli ölçüde etkilemediğini belirtti. Önemli bir şekilde, 90 dakikalık kestirmelerin, öncesinde 30 dakikalık bir kestirmenin alınmasına rağmen uyku durgunluğuna neden olduğu, ancak herhangi bir 30 dakikalık kestirmeden sonra hiçbir uyku durgunluğunun gözlemlenmediği tespit edildi. Genel olarak, bulgular, stratejik kestirme kombinasyonlarının – uzun vadeli performansı sürdürmek için 90 dakikalık bir kestirme ve yorgunluğu azaltmak için 30 dakikalık bir kestirme gibi – gece vardiyalarında erken sabah iş verimliliğini ve güvenliği artırabileceğini önermektedir.

 

Hazırlayan: Oğuzalp Atalay

(Oriyama S. A 90- followed by a 30-min nap reduces fatigue whereas a 30- followed by a 90-min nap maintains cognitive performance in night work: A randomized crossover-pilot study. Sleep Med. 2024 May;117:107-114. doi: 10.1016/j.sleep.2024.03.010. Epub 2024 Mar 16. PMID: 38522115.)

İnsan Korku Koşullandırmasında Yenileme

İnsan Korku Koşullandırmasında Yenileme: Sistematik Bir İnceleme Ve Meta-Analiz

Çalışma, farklı paradigmaları kapsayan kapsamlı bir literatür incelemesi yoluyla insan korku koşullandırmasındaki yenilenme üzerine araştırma yaptı. Meta-analiz, koşullu korkunun yenilenmesinin, sonuç ölçütleri ve analiz yöntemlerindeki farklılıklara rağmen, çoğunlukla ABA tasarımında gözlemlenen sağlam bir fenomen olduğunu ortaya koydu. Bu yenilenme etkisi, fizyolojik ve öz bildirim ölçüleri boyunca devam etti ve nesnenin yok olmasından sonra korkunun güvenilir bir şekilde geri dönmesini önerdi.

 

Genel bulgular, insanlarda korku geri dönüşünün bir ölçüsü olarak yenilemenin etkililiğini desteklerken, özellikle elektrodermal yanıtlar konusunda zaman zaman tutarsızlıkların belirlendiğini gösterdi. İlginç bir şekilde, ABBA paradigması, yok olma hatırlatıcısı ile yenileme testleri arasındaki bağlam değişikliğinin korku yenilenmesini etkileyebileceğini göstererek ABA tasarımına kıyasla daha zayıf bir yenilenme gösterdi. Teorik olarak, yenileme, çevresel bağlamın koşullu korku yanıtları için bir işaretçi olarak hizmet ettiği bağlamsal koşullandırma ile uyumludur.

 

Cinsiyet, yaş ve kişilik özellikleri gibi çeşitli faktörler, korku yenilenmesinin gücünü etkiler. Örneğin, cinsiyet, yaş ve kişilik özellikleri korku yanıtını ve yok olma hatırlatıcısını etkiler. Ayrıca, stres ve madde kullanımı gibi yaşam tarzı faktörleri korku yenilenmesini farklı şekillerde etkiler. Klinik uygulamalar için sonuçlar, terapistlerin terapi sırasında bağlamsal faktörleri dikkate alması ve yok olma hatırlatıcısını artırmak ve korku yenilenmesini azaltmak için güvenlik işaretlerini terapiye dahil etmesi gerektiğini önermektedir. Ayrıca, özellikle klinik popülasyonlarda, yok olma oturumlarının zamanlamasının ve etkisinin araştırılması için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.

 

Hazırlayan: Oğuzalp Atalay

(Wang Y, Olsson S, Lipp OV, Ney LJ. Renewal in human fear conditioning: A systematic review and meta-analysis. Neurosci Biobehav Rev. 2024 Apr;159:105606. doi: 10.1016/j.neubiorev.2024.105606. Epub 2024 Feb 29. PMID: 38431150.)

Antisosyal Davranışta Yürütücü İşlevler

Antisosyal Davranışta Yürütücü İşlevler: Çok Düzeyli Sistemli Bir Meta-Analiz

Antisosyal davranışlardaki (AD) yürütücü işlevler (Yİ) üzerine yapılan meta-analiz, gelişmiş meta-analitik teknikleri kullanarak antisosyal popülasyonlar ile kontrol grupları arasındaki Yİ farklarını güncel bir şekilde incelemektedir. Çalışma, Yİ’nin bileşenlerine, kullanılan nöropsikolojik testlere, sıcak ve soğuk Yİ’ye, Yİ değerlendirme kalitesine ve antisosyal ve suç işlememiş kontrol gruplarının popülasyon özelliklerine göre değişimleri değerlendirmektedir. Bulgular, antisosyal popülasyonların orta etki büyüklüğünde (d=.42) bozulmuş Yİ performansı sergilediğini göstermektedir. Ancak, bu farklılıkların sadece antisosyal davranıştan kaynaklanmadan önce altta yatan psikiyatrik sorunlara atfedilebileceği belirtilmektedir.

 

Sıcak ve soğuk Yİ arasında farklılıklar bulunmamış olsa da, belirli nöropsikolojik testlerin diğerlerine göre gruplar arasındaki farklılıkları daha belirgin hale getirdiği görülmüştür. Analiz, çalışmalar arasında yüksek heterojenlik ortaya çıkarmış, bu da genel etki büyüklüğünün yorumlanmasında dikkatli olunması gerektiğini vurgulamaktadır. Moderatör analizler, yaş ve antisosyal ile kontrol gruplarının özellikleri gibi faktörlerin etkisini vurgulamış, antisosyal popülasyonlardaki Yİ eksikliklerinin ayrıntılı bir anlayışının önemli olduğunu öne sürmektedir.

 

Çalışmanın sonuçları, antisosyal popülasyonlardaki Yİ değerlendirmesinin nüks riski değerlendirmesi açısından daha az önemli olabileceğini, çünkü Yİ performansındaki farklılıkların temel psikiyatrik sorunlardan kaynaklanabileceğini öne sürmektedir. Bununla birlikte, Yİ ölçümleri, özellikle de suç işleme düzeyi genellikle alt tanı konmayan bozukluklarda sıkça karşılaşılan durumlarda, belirli tedavi ihtiyaçları olan bireyleri tanımlamak veya yanıt verme faktörü olarak değerli olabilir. Antisosyal davranışta Yİ’nin olası ve öngörülen değerini açıklığa kavuşturmak için daha fazla araştırmaya, özellikle de uzunlamasına çalışmalara ihtiyaç vardır.

 

Hazırlayan: Oğuzalp Atalay

(Jansen JM, Franse ME. Executive functioning in antisocial behavior: A multi-level systematic meta-analysis. Clin Psychol Rev. 2024 Apr;109:102408. doi: 10.1016/j.cpr.2024.102408. Epub 2024 Feb 23. PMID: 38430781.)

Ateroskleroz Ve Depresyon: Depresyonu Olan Hastalarda Karotis İntima-Medyası, Eşleşen Kontrol Bireylerine Kıyasla Daha Mı Kalındır?

Ateroskleroz Ve Depresyon: Depresyonu Olan Hastalarda Karotis İntima-Medyası, Eşleşen Kontrol Bireylerine Kıyasla Daha Mı Kalındır? Sistematik Bir İnceleme Ve Meta-Analiz

Bu makalede depresyon hastalarında karotid intima-medya kalınlığı(cIMT), sağlıklı bireylerle kıyaslanmıştır. Depresyonu ateroskleroz ve kardiyovasküler hastalık (KVH) ile ilişkilendiren potansiyel ortak mekanizmalar; inflamasyon, otonom sinir sistemi disregülasyonu ve sağlıksız yaşam tarzı faktörleridir. Çalışma, cIMT’nin ateroskleroz için bir yedek işaretçi olarak geçerliliğini destekleyen önceki araştırmaları vurgular. Önceki meta-analizlerle metodolojik farklılıklara rağmen, bulguların depresyonda artan cIMT’yi işaret ettiğini belirtir. Ancak, çalışma heterojenite gibi kısıtlamaları tanır ve metodolojik yaklaşımlarda çeşitliliği vurgular. Sonuç olarak, depresyonlu hastalarda KVS riskini değerlendirmek için cIMT’yi bir tarama aracı olarak dikkate almayı önerir ve geleneksel kardiyovasküler risk skorları ile birlikte kullanıldığında risk tahminini artırabileceğini öne sürer. Depresyonun aterosklerozdaki patofizyolojik rolünü ve depresyon ile KVS arasındaki iki yönlü bağlantıyı keşfetmek için daha fazla araştırma teşvik edilir.

Hazırlayan: Şevval Kurnaz

(Saleh C, Ilia TS, Schöpfer R, Seidl U, Deraita J, Todua-Lennigk S, Lieb J, Budincevic H, Trzcinska M, Hovhannisyan K, Boviatsis KA, Saleh FM. Atherosclerosis and depression: is carotid intima-media thicker in patients with depression compared to matched control individuals? A systematic review and meta-analysis. J Psychiatr Res. 2024 May;173:216-224. doi: 10.1016/j.jpsychires.2024.03.012. Epub 2024 Mar 16. PMID: 38552331.)

Serum Ferritin Ve Miyokard Enfarktüsü Riski

Serum Ferritin Ve Miyokard Enfarktüsü Riski: Mendel Randomizasyon Çalışması

Çalışmada, miyokard enfarktüsü (MI) riski ile ferritin seviyelerine genetik yatkınlık arasındaki potansiyel bağlantı keşfedilmek istenmiştir. Genetik tahmin analizinden elde edilen bulgular, yüksek ferritin seviyeleri ile MI riski arasında anlamlı bir ilişki olduğunu ortaya koymuştur. Bu sonuçlar iki MI veri setinin kapsamlı bir meta-analizi ile doğrulanmıştır. Bu durum da başlangıçtaki bulguları onaylayarak araştırma sonuçlarının güvenilirliğini vurgulamıştır.

Vücuttaki demir depolamanın başlıca formu olan serum ferritinidir. Serum demir seviyeleri oldukça dengesiz ve çeşitli faktörlere duyarlıdır. Önceki çalışmalar, ferritin ile artan MI riski arasında bir ilişki olduğunu öne sürse de, ferritin’in ateroskleroz ve MI gelişimindeki rolüyle ilgili çelişkili bulgular mevcuttur. Bazı çalışmalar, demir yüklenmesinin aslında aterosklerozu azaltabileceğini öne sürer. Ferritin etkileri bu durumda karmaşıktır.

Ferritin veya ferritinle ilişkili yolları MI sonuçlarını iyileştirmek için potansiyel terapötik yollar olarak gösteren birkaç çalışma mevcuttur. Örneğin, ferritin nanopartikülleri MI tedavisinde terapötik potansiyeli artırma konusunda umut vadetmektedir. Bu durum muhtemelen kardiyomiyositleri koruma ve manyetik rezonans görüntüleme kullanarak aterosklerotik plakları tespit etme gibi mekanizmalar aracılığıyladır.

MR çalışmasının sunduğu içgörülere rağmen, çalışma popülasyonunun genellikle Avrupa kökenli olması, genellemeyi sınırlaması ve alt grup analizi için detaylı klinik bilgi eksikliği gibi bazı kısıtlamaları bulunmaktadır. Bununla birlikte bu bulgular, ferritin seviyelerine dayanan gelecekteki MI tedavileri için yeni bakış açısı sunmaktadır. Çeşitli popülasyonlarda bu bulguların altında yatan mekanizmaları daha iyi anlamak ve doğrulamak için daha büyük ölçekli prospektif çalışmalar gereklidir.

 

Hazırlayan: Şevval Kurnaz

(Zhou J. Serum ferritin and the risk of myocardial infarction: A Mendelian randomization study. Medicine (Baltimore). 2024 Apr 26;103(17):e37952. doi: 10.1097/MD.0000000000037952. PMID: 38669402; PMCID: PMC11049730.)

Atriyal Fibrilasyonu Olan Hastalarda Farklı Oral Antikoagülanların Bilişsel İşlev Üzerine Etkisi

Atriyal Fibrilasyonu Olan Hastalarda Farklı Oral Antikoagülanların Bilişsel İşlev Üzerine Etkisi: Bayes Ağı Meta Analizi

Bu çalışma, atriyal fibrilasyon (AF) hastalarının antikoagülanların bilişsel fonksiyonunu nasıl etkilediğini incelenmesi üzerinedir. Beş farklı antikoagülanı içeren 10 klinik çalışmanın verileri incenledi; bunlar arasında varfarin, dabigatran, edoksaban, rivaroksaban ve apiksaban ile aspirin ve klopidogrel bulunuyordu. Analizlerinin sonuçları, varfarinin AF hastalarında bilişsel gerileme riskini azaltmada diğer antikoagülanlardan daha etkili olduğunu gösterdi.

Varfarinin öne çıkarılmasının nedeni, vitamin K antagonisti (VKA) adı verilen bir antikoagülan sınıfına ait olmasıdır. VKA’lar en yaygın olarak kullanılan kan sulandırıcılardır. Daha önceki araştırmalar, VKA’ların beyin fonksiyonunu etkileyebileceğini öne sürmüştür çünkü VKA’lar, beyin sağlığı için önemli olan vitamin K’nın işlevini bozar. Vitamin K, miyelin kılıfın ve nöronal membranın önemli bileşenleri olan sfingolipidlerin sentezini düzenlemenin yanı sıra nöronal hayatta kritik bir rol oynayan vitamin K’ya bağımlı proteinleri etkinleştirmede rol alır.

Ancak, VKA’lar ve bilişsel gerileme arasındaki bağlantı hala tam olarak anlaşılmış değil. Bazı klinik çalışmalar VKA kullanımı ile bilişsel fonksiyonun azalması arasında bir bağlantı olduğunu gösterirken bazıları böyle bir bağlantı bulamamıştır. Örneğin bir çalışma, VKA kullanan yaşlı hastaların VKA kullanmayanlara göre daha ciddi yürütme işlevi bozukluğu yaşadığını gözlemlemiştir. Başka bir çalışma, VKA tedavisinin görsel hafızayı ve dil akıcılığını değerlendiren bilişsel testlerde kötü performansla ilişkilendirildiğini bulmuştur.

Bu bulgulara rağmen, VKA’lar ve bilişsel gerileme arasındaki ilişki hala tartışmalıdır ve kesin bir sonuca varmak için daha fazla klinik araştırmaya ihtiyaç vardır. Bu çalışma, VKA’ların AF hastalarında bilişsel gerilemeyi önlemede en iyi seçenek olabileceğini öne sürse de, bilişsel fonksiyonu korumak için en etkili tedavi seçeneklerini belirlemek için daha fazla yüksek kaliteli randomize kontrollü çalışmalara ihtiyaç olduğu kabul edilmektedir.

Sonuç olarak bu çalışma, AF hastalarındaki bilişsel fonksiyon üzerinde farklı antikoagülanların potansiyel etkilerini aydınlatmaktadır ve varfarin umut verici sonuçlar göstermektedir. Ancak VKA’lar ve bilişsel gerileme arasındaki ilişkiyi daha iyi anlamak ve AF hastalarında bilişsel fonksiyonu korumak için en etkili tedavi seçeneklerini belirlemek için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.

 

Hazırlayan: Şevval Kurnaz

(Ning W, Wang S, Tang H, Wu S, Huang X, Liu B, Mao Y. Effect of different oral anticoagulants on cognitive function in patients with atrial fibrillation: A Bayesian network meta-analysis. Medicine (Baltimore). 2024 Apr 26;103(17):e37750. doi: 10.1097/MD.0000000000037750. PMID: 38669384; PMCID: PMC11049767.)

Otizm Spektrum Bozukluğu Olan Erişkinlerde Retinal Gabaerjik Değişiklikler

Otizm Spektrum Bozukluğu Olan Erişkinlerde Retinal Gabaerjik Değişiklikler

Bu çalışmada, Otizm Spektrum Bozukluğu (OSB) olan insanların gördüklerini nasıl işlediklerine odaklanılıyor. Araştırmacılar, beyindeki bir kimyasal olan GABA’yı incelemişlerdir. GABA beyin aktivitesini kontrol etmeye yardımcı olan bir nörotransmitterdir.

Hem OSB olan hem de olmayan insanlara arbaclofen adlı bir ilaç verilmiştir. Daha sonra gözlerinin farklı ışıklara nasıl tepki verdiğini kontrol edilmiştir. OSB olan insanların belirli ışıklara başlangıçta diğerlerine göre daha güçlü tepki verdiklerini bulundu ancak GABA’yı etkilemek için ilaç kullandıklarında, farklar ortadan kalkmıştır.

İlginç bir şekilde, ilacın göz tepkilerini en çok değiştiren OSB’li insanların aynı zamanda daha belirgin beyin tepkileri ve OSB ile ilişkilendirilen daha fazla özellik gösterdiklerini bulundu.

Araştırmacılar, otizm özelliklerini ölçmek için bir anket kullanmışlardır ve daha fazla özelliğe sahip olanların ilacın göz tepkilerinde daha büyük değişiklikler gösterme eğiliminde olduğunu bulunmuştur.

Çalışmanın sadece yetişkinleri içermesi ve temel göz tepkilerine odaklanması gibi bazı kısıtları vardır. Ancak yinede sonuç olarak OSB olan insanların ne gördüklerini nasıl işlediklerinde GABA’nın rol oynayabileceğini öne sürüyor. Bu sonuç gelecekte OSB’yi anlamanın ve tedavi etmenin yeni yollarını geliştirmeye yardımcı olabilir.

 

Hazırlayan: Şevval Kurnaz

(Huang Q, Ellis CL, Leo SM, Velthuis H, Pereira AC, Dimitrov M, Ponteduro FM, Wong NML, Daly E, Murphy DGM, Mahroo OA, McAlonan GM. Retinal GABAergic Alterations in Adults with Autism Spectrum Disorder. J Neurosci. 2024 Apr 3;44(14):e1218232024. doi: 10.1523/JNEUROSCI.1218-23.2024. PMID: 38467434; PMCID: PMC10993034.)

Geleneksel Çin Tıbbının Hastalıkların Önlenmesi Ve Tedavisindeki Potansiyeli Sindirim Sistemi İltihaplı Kanser Dönüşümünün Tedavisi: Portulaca Oleracea L. Umut Verici Bir İlaç Olarak

Geleneksel Çin Tıbbının Hastalıkların Önlenmesi Ve Tedavisindeki Potansiyeli Sindirim Sistemi İltihaplı Kanser Dönüşümünün Tedavisi: Portulaca Oleracea L. Umut Verici Bir İlaç Olarak

Kanser, çözülememiş doğasına katkıda bulunan çeşitli faktörlerle birlikte küresel bir sorun olmaya devam etmektedir. Enflamasyon ve kanser gelişimi arasındaki bağlantı ilk olarak 1863 yılında ortaya atılmıştır, ancak günümüzde bu ikisi arasındaki ilişkiye dair farkındalık artmakta ve enflamasyonun kansere dönüşmesini engellemeye yönelik araştırmalara bağlılık artmaktadır. Geleneksel Çin Tıbbı (TCM), özellikle de kanama gibi durumların tedavisinde kullanılan ve “uzun ömürlü sebze” olarak bilinen POL dikkat çekmiştir. POL, NASH-HCC, GAGC, CAC ve kolit dahil olmak üzere sindirim sisteminin enflamasyonla ilişkili kanserlerinin tedavisinde büyük potansiyel göstermiştir.

 

POL, kaempferol, luteolin, mirisetin, kuersetin, genistein, EPA, DHA ve melatonin gibi doğal olarak aktif bileşikler içerir. Bu bileşiklerin NASH ve NASH-HCC’yi iyileştirdiği, gastrit ve mide kanserinde terapötik bir rol oynadığı ve kolit ve ilişkili kanserlerin tedavisinde terapötik etkilere sahip olduğu bulunmuştur. Bu bileşiklerin etki mekanizmaları farklı kanser türlerine veya hastalıklara göre değişir, ancak çoğu iki ana yolla terapötik etkiler gösterir: anti-enflamatuar ve antioksidan fonksiyonlar.

 

Bununla birlikte, POL içeren TCM ile ilgili mevcut yayınların sistematik bir meta-analizinin yapılması, POL’nin hepatik ve renal toksisitesinin incelenmesi ve TCM’nin terapötik etkilerini doğrulamak için iyi tasarlanmış preklinik ve klinik çalışmaların yapılması gibi ele alınması gereken konular vardır. Bu, POL’un klinik faydalarının doğrulanmasına yardımcı olacak ve kansere karşı devam eden mücadeleye katkıda bulunacaktır.

 

Hazırlayan: Elif Özge İnan

(Shao G, Liu Y, Lu L, Wang L, Ji G, Xu H. Therapeutic potential of traditional Chinese medicine in the prevention and treatment of digestive inflammatory cancer transformation: Portulaca oleracea L. as a promising drug. J Ethnopharmacol. 2024 Jun 12;327:117999. doi: 10.1016/j.jep.2024.117999. Epub 2024 Mar 4. PMID: 38447616.)

Otoimmün Hastalıklar İçin Serum Metabolit Biyobelirteçlerinin Tanımlanması

Otoimmün Hastalıklar İçin Serum Metabolit Biyobelirteçlerinin Tanımlanması: İki Örneklemli Mendelian Randomizasyon Ve Meta-Analiz

Otoimmün hastalıkların (AD) patogenezi üzerine yapılan bu geniş çaplı çalışmada, metabolitlerin AD ile ilişkisi Mendelian Randomization (MR) yöntemi kullanılarak incelenmiştir. Çalışma, genetik veritabanlarından elde edilen SNP verileriyle yapılan iki örnekli MR analizini temel almaktadır. İncelenen 73 metabolitten sekizi, çoklu test düzeltmesinden sonra bile güçlü ilişkiler göstermiştir, bu metabolitler arasında özellikle lipid metabolitleri ve lizofosfolipidler dikkat çekmektedir.

 

Araşidonik asit ve türevleri gibi lipid metabolitleri, immün hücreler üzerindeki düzenleyici etkileri ve inflamasyon süreçlerindeki rolleri ile öne çıkmıştır. Lizofosfolipidlerin, özellikle 1-oleoylglycerophosphoethanolamine ve 1-myristoylglycerophosphocholine, belirli AD tiplerinde koruyucu etkileri olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca, ksenobiyotik metabolitlerin (örneğin, 2-methoxyacetaminophen sulfate ve glycerol 2-phosphate) AD’lerin patogeneziyle olan ilişkileri tartışılmış ve bu ilişkilerin daha detaylı incelenmesi gerektiği vurgulanmıştır.

 

Çalışmada kullanılan duyarlılık analizleri, elde edilen sonuçların güvenilirliğini pekiştirmiş ve pleiotropi gibi potansiyel etkilerin sonuçlar üzerindeki etkisini minimuma indirgemeye çalışmıştır. Elde edilen bulgular, metabolitlerin ve metabolik yolların AD’lerin gelişimindeki rolünü daha iyi anlamak için genetik ve çevresel faktörlerin entegre edilmesinin önemini göstermektedir. Bu bilgiler, gelecekteki kişiselleştirilmiş tıp stratejilerinin geliştirilmesine zemin hazırlayabilir.

 

Hazırlayan: Elif Özge İnan

(Wang W, Huang M, Ge W, Feng J, Zhang X, Li C, Wang L. Identifying serum metabolite biomarkers for autoimmune diseases: a two-sample mendelian randomization and meta-analysis. Front Immunol. 2024 Apr 15;15:1300457. doi: 10.3389/fimmu.2024.1300457. PMID: 38686387; PMCID: PMC11056515.)

Kardiyopulmoner Bypass ile Kalp Cerrahisinde İntraoperatif Hedefe Yönelik Perfüzyon: Sunulan Oksijen İndeksi ve Kardiyak İndeksin Rolleri

Kardiyopulmoner Bypass ile Kalp Cerrahisinde İntraoperatif Hedefe Yönelik Perfüzyon: Sunulan Oksijen İndeksi ve Kardiyak İndeksin Rolleri 

Yakın tarihli bir Randomize Kontrollü Çalışma (RCT) ve protokol gelişmeleri, kardiyopulmoner baypas (CPB) kullanılan kalp cerrahisinde Hemodinamik Kontrol Hedefleri (HCT) değerlerine, özellikle de ≥360 mL/dak/m2 DO2I parametrelerine, bölgesel serebral oksijen satürasyonuna, bazal Ortalama Arter Basıncına (MAP) veya İnme Hacmi Değişimine (SVV) dayanan bir Hedefe Yönelik Perfüzyon (GDP) stratejisi getirmiştir. 

 

Bu yenilikçi yaklaşım, doku perfüzyonunu optimize etmede ve ameliyat sonrası komplikasyonları azaltmada etkinliklerini en üst düzeye çıkarmak için bu spesifik belirteçlerin hasta sonuçları üzerindeki etkisini değerlendirmeyi amaçlamaktadır. GDP protokolleri, CPB akışının yönetimini ve intraoperatif kalp cerrahisi sırasında DO2I ve Kardiyak İndeks (CI) gibi hemodinamik göstergelerin kullanımını optimize etmek için tasarlanmıştır. 

 

Bu bağlamda GDP protokollerinin kullanımının ameliyat sonrası Akut Böbrek Hasarı (AKI), Yoğun Bakım Ünitesi (YBÜ) kalış süresi (LOS) ve hastane LOS’unu önemli ölçüde azalttığı gösterilmiştir. Bununla birlikte, GDP protokollerinin CPB ve diğer parametrelerdeki avantajlarını doğru bir şekilde değerlendirmek için daha büyük katılımcı popülasyonları ve standartlaştırılmış CPB protokolleri içeren ek çalışmalar gereklidir

 

Hazırlayan: Elif Özge İnan

(Pratomo BY, Sudadi S, Setianto BY, Novenanto TT, Raksawardana YK, Rayhan A, Kurniawaty J. Intraoperative Goal-Directed Perfusion in Cardiac Surgery with Cardiopulmonary Bypass: The Roles of Delivery Oxygen Index and Cardiac Index. Ann Thorac Cardiovasc Surg. 2024;30(1). doi: 10.5761/atcs.ra.23-00188. PMID: 38684395.)

Katarakt Cerrahisi Sırasında Midriyazis ve Göz İçi Anestezi için İntraoküler Sabit Kombinasyonun Güvenliği

Katarakt Cerrahisi Sırasında Midriyazis ve Göz İçi Anestezi için İntraoküler Sabit Kombinasyonun Güvenliği

Çalışma, katarakt cerrahisi için onaylanmış bir farmasötik standart olan ICMA’nın güvenliğini değerlendirmiştir. ICMA’nın güvenli olduğu, iyi tolere edildiği ve standart topikal rejimlerle karşılaştırılabilir olduğu bulunmuştur. Faz III çalışmasında, ICMA alan hastaların %90’ından fazlası komplikasyonsuz olarak değerlendirilmiştir. Klinik olarak anlamlı makula ödemi insidansı, ICMA grubunda referans gruba kıyasla istatistiksel olarak anlamlı farklarla daha düşüktü. Makula ödemi İCMA grubunda marjinal olarak daha sık bildirilmiştir, ancak yine de literatürde bildirilen en düşük oranlar arasındadır. İCMA grubundaki endotel hücre kaybı referans gruptan önemli ölçüde farklı değildi. Genel olarak, ICMA katarakt cerrahisi sonrası klinik olarak anlamlı makula ödemi riskini artırmamaktadır.

 

Çalışma, ICMA’nın güvenli olduğunu ve standart göz damlası rejimlerine göre avantajlar sunabileceğini göstermektedir. Tekrarlanan damlatmalar veya midriyatik protokollerin kullanımı ile indüklenen korneal epitelyal toksisite riskini önler. Klinik olarak anlamlı makula ödemi insidansı ICMA grubunda referans gruba kıyasla daha düşüktür ve istatistiksel olarak anlamlı farklılıklar vardır. ICMA grubundaki endotelyal hücre kaybı referans gruptakine benzerdi. Genel olarak, çalışma ICMA’nın katarakt cerrahisi sonrası klinik olarak anlamlı makula ödemi riskini artırmadığı sonucuna varılmıştır.

 

Hazırlayan: Elif Özge İnan

(Nuijts RMMA, Cochener-Lamard B, Szaflik JP, Mencucci R, Chiambaretta F, Behndig A. Safety of an Intracameral Fixed Combination for Mydriasis and Intraocular Anaesthesia During Cataract Surgery. Clin Ophthalmol. 2024 Apr 25;18:1103-1115. doi: 10.2147/OPTH.S453257. PMID: 38686012; PMCID: PMC11057510.)