1 Kasım 2023/"Spiral"

TIP DÜNYASINDA YAŞANAN GELİŞMELER

Genç Yetişkin Ve Ergenlerde Sosyal Anksiyete, İnternet Kullanım Bağımlılığına Sebep Oluyor!

İnternet kullanım bağımlılığı ile Sosyal Anksiyete Arasındaki İlişki: Ergenler ve Genç Yetişkinlerde Sistematik Bir İnceleme ve Meta-Analiz

Çalışma, sistemli bir inceleme ve meta-analiz yoluyla ergenler ve genç yetişkinlerde İnternet kullanım bağımlılığı ile sosyal anksiyete arasındaki bağlantıyı inceledi. Meta-analiz, ikisi arasında önemli bir pozitif ilişki olduğunu gösterdi. Bu, sİnternet kullanım bağımlılığı seviyeleri yüksek olan bireylerin daha fazla sosyal anksiyete yaşama eğiliminde olduklarını göstermektedir. Telafi edici internet kullanımı teorisi, sosyal anksiyetesi olanların çevrimdışı sosyal etkileşimlerin yerine interneti bir alternatif olarak kullanabileceklerini ve bu durumun sosyal anksiyete semptomlarını kötüleştirip internet kullanım bağımlılığı yol açabileceğini önermektedir.

 

Çalışma ayrıca bu ilişkiyi etkileyen çeşitli faktörleri inceledi. Sonuçlar, yayın yılı ve kültürel bağlamın internet kullanım bağımlılığı ile sosyal anksiyete arasındaki ilişkiyi dengelemede bir rol oynadığını gösterdi. Özellikle ilişkinin gücünün zaman içinde arttığı görüldü, bu da internet kullanım alışkanlıklarındaki ve teknolojideki değişikliklere bağlı olabilir. Bununla birlikte, cinsiyet ve gelişimsel düzey bu ilişkiyi önemli ölçüde etkilemedi.

 

Katkılarına rağmen, çalışma çoğunlukla kesitsel doğasından kaynaklanan sınırlamalara sahipti ve veri toplama için çevrimiçi anketlere dayanmaktadır. Nedenselliği daha iyi anlamak ve özgül seçim önyargısını azaltmak için gelecekteki araştırmaların farklı veri toplama yöntemleri ve daha temsilci örnekleme teknikleri kullanması gerekmektedir. Sonuç olarak, bu meta-analiz, ergenler ve genç yetişkinlerde internet kullanım bağımlılığı ile sosyal anksiyete arasında güçlü bir bağlantı olduğunu göstererek, bu faktörlerin akıl sağlığı araştırmalarında ve müdahalelerinde düşünülmesinin önemini vurgulamaktadır.

Hazırlayan: Oğuzalp Atalay

(Ding H, Cao B, Sun Q. The association between problematic internet use and social anxiety within adolescents and young adults: a systematic review and meta-analysis. Front Public Health. 2023 Sep 29;11:1275723. doi: 10.3389/fpubh.2023.1275723. PMID: 37841708; PMCID: PMC10570444.)

Tekrarlayan Transkraniyal Manyetik Stimülasyon Dikkat Eksikliği ve Hiper Aktivite Bozukluğuna İyi Geliyor!

Dikkat Eksikliği/Hiperaktivite Bozukluğu’nda Tekrarlayan Transkraniyal Manyetik Uyarımın Bilişsel Fonksiyonlar Üzerindeki Tedavi Etkinliği Üzerine Bir Meta-Analiz

Bu meta-analiz, dikkat eksikliği/hiperaktivite bozukluğu (DEHB) olan bireylerde tekrarlayan transkraniyal manyetik stimülasyonun (rTMS) tedavi potansiyelini, bilişsel işlevler üzerindeki etkisini değerlendirdi. Beyin stimülasyonu içeren tedaviler, çeşitli bozukluklarda bilişsel iyileştirmeleri gösterdiğini gösterirken, DEHB için rTMS ile ilgili sınırlı kanıtlar bulunuyordu. Çalışma, sürdürülen dikkat ve işleme hızında önemli gelişmeler tespit etti ve rTMS’nin DEHB hastalarının bilişsel işlevlerini artırma potansiyeline işaret etti. Bununla birlikte, rTMS ve kontrol grupları arasında hafıza ve yürütme işlevi arasında anlamlı bir fark bulunmadı. Bu bulgular, rTMS’nin özellikle DEHB’deki dikkatle ilgili yönler için faydalı olabileceğini göstermektedir. Bilgi verici yanlılığı azaltmak için nesnel değerlendirmeler sağlayan standartlaştırılmış dikkat testleri sonuçların güvenilirliğine katkıda bulundu.

 

Çalışma, rTMS’nin sağ ön prefrontal korteksi hedefleyenlerle diğer bölgeleri hedefleyenler arasındaki etkinliğini karşılaştırdı, ancak anlamlı bir fark bulunmadı. rTMS’nin bilişsel işlevler için etkinliği, belirli bir beyin bölgesini hedeflemesine bakılmaksızın tutarlı görünüyordu. rTMS’nin sürdürülen dikkat ve işleme hızını artırmak için özellikle avantajlı olduğu, farklı bilişsel alanlar üzerindeki etkileri anlamak ve belirli beyin bölgelerini hedeflemenin farklı faydaları olup olmadığını anlamak için daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyulduğunu göstermektedir. Çalışma sonuçların anlamını belirsiz hale getirebilecek sınırlamalara, örneğin  az sayıda uygun çalışma ve katılımcıya sahipti. Ayrıca, katılımcıların çoğunluğu yetişkinlerdi ve daha genç popülasyonlara yönelik araştırmalar sınırlıdır, bu nedenle sonuçları genelleştirirken bu durum göz önünde bulundurulmalıdır. DEHB’li bireylerde rTMS ve farklı bilişsel işlevler arasındaki ilişkiyi kapsamlı bir şekilde incelemek için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.

Hazırlayan: Oğuzalp Atalay

(Chen YH, Liang SC, Sun CK, Cheng YS, Tzang RF, Chiu HJ, Wang MY, Cheng YC, Hung KC. A meta-analysis on the therapeutic efficacy of repetitive transcranial magnetic stimulation for cognitive functions in attention-deficit/hyperactivity disorders. BMC Psychiatry. 2023 Oct 17;23(1):756. doi: 10.1186/s12888-023-05261-2. PMID: 37845676; PMCID: PMC10580630.)

Migrene Sahip Çocuklarda Daha Sık Depresyon Görüldüğü Saptandı!

Pediatride Baş Ağrısı (Migren ve Gerilim Tipi Baş Ağrısı) ile Psikolojik Semptomlar (Depresyon ve Anksiyete) Arasındaki İlişkiler: Sistematik Bir İnceleme ve Meta-Analiz

Bu kapsamlı meta-analizde, primer baş ağrısı bozukluğu yaşayan çocuklar ve ergenler arasında özellikle depresyon ve anksiyete gibi belirgin psikolojik semptomları incelenmiştir. Çalışmada on dikkate değer araştırmayı sistematik olarak gözden geçirildi. Migren ve gerilim tipi baş ağrısı (GTBA) hastaları, sağlıklı kontrol grubuyla kıyaslandığında bu psikolojik yönlerin nasıl tezahür ettiği araştırıldı. Sonuçlar, migrenli bireylerin kontrol grubuna göre daha yüksek depresyon puanlarına sahip olduğunu ortaya koydu ancak anksiyete puanlarının önemli farklılık göstermediği bulundu. Bununla birlikte, GTBA hastalarının sağlıklı kontrollere göre daha yüksek anksiyete puanları sergilediği görüldü ancak depresif semptomları ölçen skor, GTBA hastaları ile kontrol grubu arasında anlamlı bir farklılık göstermedi.

 

Çalışmanın kapsamındaki belirli kısıtlamaların farkında olmak önemlidir. Her ölçeğin duyarlılıklarının ve özgüllüklerinin farklı olması sonuçları etkilemiş olabilir. Ayrıca, her ölçüm ölçeğinin sadece birkaç çalışmayı içermesi de sonuçları etkilemiş olabilir. Ayrıca, baş ağrısının sıklığı ve şiddetine göre psikolojik semptomlardaki farkları değerlendirmedik.

 

Bu bulgular, primer baş ağrısı bozukluğu yaşayan çocuklar ve ergenlerde psikolojik semptomların detaylı bir şekilde taranması ve değerlendirilmesinin kritik önemini vurguluyor. Bu meta-analizin kazandırdığı ayrıntılı anlayış, depresyonun ve anksiyetenin belirli tipte baş ağrılarıyla olan farklı ilişkilerini aydınlatmanın yanı sıra bu koşullarla başa çıkan genç bireylerin zihinsel iyi olma durumlarına yönelik özel yaklaşımların gerekliliğini vurguluyor.

Hazırlayan: Şevval Kurnaz

(Lee H, Kim S, Chang MC. Associations Between Headache (Migraine and Tension-Type Headache) and Psychological Symptoms (Depression and Anxiety) in Pediatrics: A Systematic Review and Meta-analysis. Pain Physician. 2023 Oct;26(6):E617-E626. PMID: 37847915.)

Fazla Sayıda Doğum Yapmak Telomer Uzunluğunu Negatif Etkiliyor!

Hamilelik Ve Parite Telomer Uzunluğu İle İlişkili Midir? Sistematik Bir İnceleme

Bu sistemli derlemede, gebelik boyunca telomer uzunluğunu (TL) ve paritenin (bir kadının kaç kez doğum yaptığı) TL ile olan ilişkisini araştıran son makaleler incelenmiştir. Parite ve TL’yi inceleyen 11 çalışmanın dördü ile negatif bir ilişki bulunurken, bir çalışmada pozitif bir ilişki bulunmuş ve altı çalışma ile anlamlı bir ilişki bulunamamıştır. Bununla birlikte, pozitif ilişki rapor eden çalışmanın metodolojik düzeyde eksiklikler taşıdığı belirtiliyor. Derleme, daha fazla çocuğa sahip olmanın, muhtemelen telomerin daha hızlı kısalmasıyla ilişkilendirilebileceğini öne sürüyor, ancak daha fazla araştırmaya ihtiyaç olduğunu belirtiyor.

Kadınların ilk ve son gebelik yaşı, üreme ömrü ve sosyo-ekonomik durum gibi faktörler de TL dinamiklerinde rol oynar. Ayrıca, çeşitli stres faktörleri, çevresel maruziyetler, çocukluk deneyimleri, psikolojik stres, kronik hastalık ve yaşam tarzı davranışları gibi, TL’yi etkileyebilir.

 

Derlemede, paritenin standartlaştırılmış tanımlarının önemi vurgulanıyor ve daha fazla keşfe ihtiyaç duyan potansiyel doğrusal olmayan ilişkilere dikkat çekmektedir. Sosyal destek almak ayrıca kadınların TL’sini etkileyebilir. Genel olarak, üreme, kadınların biyolojik sağlığına hem potansiyel faydalar hem de maliyetler sunan karmaşık bir süreçtir.

Hazırlayan: Şevval Kurnaz

(Houminer-Klepar N, Bord S, Epel E, Baron-Epel O. Are pregnancy and parity associated with telomere length? A systematic review. BMC Pregnancy Childbirth. 2023 Oct 17;23(1):733. doi: 10.1186/s12884-023-06011-8. PMID: 37848852; PMCID: PMC10583451.)

NDRG1 Protein Ekspresyonu Meme Kanserinde Metastaz Gelişmesinde Rol Oynuyor!

NDRG1 Protein Ekspresyonu İle Meme Kanserinin Agresif Özellikleri Arasındaki İlişki: Sistematik Bir İnceleme Ve Meta-Analiz

Meta-analiz, NDRG1 protein ifadesi ile meme kanseri ilerlemesi arasındaki ilişkiyi inceleyerek, farklı çalışmalardan gelen geniş bir örneklem havuzundan bilgileri bir araya getiriyor. Bulgular, NDRG1 ifadesi ile lenf düğüm durumu arasında önemli bir ilişki olduğunu ortaya koydu ve bu, tümörün lenf düğümlerine yayılmasına potansiyel olarak katıldığını gösteriyor. Bu araştırma , NDRG 1’in tümör gelişimi ve metastazda belirleyici bir rol oynayabileceğini ve özellikle meme kanserinin belirli alt tiplerinde olduğunu öne süren daha önceki araştırmaları teyit ediyor.

 

NDRG1, olumsuz klinik sonuçlar ve daha agresif bir fenotiple ilişkilendirilen tümör özellikleri ile güçlü bir ilişki sergiledi. Örneğin, önceki çalışmalar NDRG1 eksikliğinin belirli bir meme kanseri alt popülasyonunda işgal ve göçü azaltabileceğini gösterdi. Dahası, NDRG1 ile ilgili kanser ilerlemesinin bir aracısı olarak mTOR-AKT sinyal aktivasyonu tanımlandı. Ancak, daha önce yapılan çalışmalar, NDRG1 protein ve meme kanseri arasındaki ilişki konusunda karışık sonuçlar verdi. Bazı çalışmalarda tümör derecesi ve aksiller lenf düğüm metastazı ile önemli bir doğrudan ilişki bildirildi, diğerlerinde ise tümör boyutu veya aksiller lenf düğüm metastazı ile böyle bir ilişki bulunamadı, ancak tümör aşaması ile bir bağlantı bulundu.

 

Meta-analiz ayrıca NDRG1 protein ifadesi ile Her2-negatif meme kanseri arasında negatif bir ilişki buldu. Yani yüksek NDRG1 ifadesi daha az agresif bir meme kanseri türü ile ilişkilendirildi. Bu, yüksek NDRG1 ifadesine sahip tümör hücrelerinin daha yavaş büyüme eğiliminde olduğunu ve daha az yayılmaya sahip olduğunu göstermektedir. Özellikle, hormon reseptörü (HR)-pozitif ve Her2-negatif meme kanserleri genellikle daha erken, daha tedavi edilebilir bir aşamada teşhis edilir ve bu, daha iyi sağkalım oranlarına yol açar. Buna karşılık, hormon reseptörü eksik, Her2 eksik olan daha agresif bir meme kanseri türü olan üçlü negatif meme kanseri (TNBC), metastaz için daha yüksek bir eğilim, daha kötü bir prognoz ve daha yüksek nüks oranları ile ilişkilendirilmiştir.

 

NDRG1’ın tür türüne bağlı olarak çeşitli eylemler sergilediği öne sürülmüştür. NDRG1’ın, kolorektal kanser, akciğer kanseri, yemek borusu skuamöz hücreli karsinomu ve meme kanseri dahil olmak üzere çeşitli kanser türlerinde pleiotropik aktivite sergileyen bir tümör ve metastaz baskılayıcı olarak hareket ettiğini gösteren birkaç çalışma bulunmaktadır. Ancak akciğer kanseri, mesane kanseri, mide kanseri ve invaziv meme kanseri gibi diğer malignitelerde tümör büyümesini, yayılmasını, anjiyogenezi ve kötü prognozu teşvik edebilir. Bunun yanı sıra, NDRG1 ekspresyonunun kolorektal kanserde hücre çekirdeğine geçiş gösterdiği belirtilmiştir ve bu, lenf düğümü metastazı ile ilişkilendirilmiştir. NDRG1’ın bu çeşitli eylemlerinin temel biyolojik mekanizmaları bilinmemekle birlikte, WNT sinyalinin farklı düzenlemesi ve tümör baskılayıcı PTEN ile olası etkileşim gibi faktörlerin rol oynadığı öne sürülmüştür. Bu karmaşıklıkların anlaşılması, NDRG1’in meme kanseri prognozu ve hedefli tedavisi üzerindeki rolünün belirlenmesi açısından önemlidir.

 

Sistematik derleme ve meta-analiz değerli görüşler sunsa da, dikkate alınması gereken bazı sınırlamalar bulunmaktadır. Özellikle meme kanseri metastazı ile ilgili NDRG1 protein ifadesini araştıran çalışmaların sayısı sınırlıydı ve analize dahil edilen uygun çalışma sayısı sınırlıydı. Ayrıca, her bir meta-analizdeki çalışma sayısı dörtten azdı veya buna eşitti, bu da yayın bias analizi yapılmasını engelledi. NDRG1 protein ifadesi seviyelerinin meme kanserinin agresiflik ve prognozu üzerindeki etkileri hakkında daha rafine bir sonuç elde etmek için Her2-negatif tümörlerin farklı alt kategorileri arasındaki farkları araştırmak için gelecekteki çalışmalar hayati öneme sahiptir.

Hazırlayan: Şevval Kurnaz

(Kotepui K, Kotepui M, Majima HJ, Tangpong J. Association between NDRG1 protein expression and aggressive features of breast cancer: a systematic review and meta-analysis. BMC Cancer. 2023 Oct 19;23(1):1003. doi: 10.1186/s12885-023-11517-7. PMID: 37858101; PMCID: PMC10585795.)

Göz Hastalıklarının Tedavisinde Kök Hücre Terapisi Etkili Oluyor!

Kalıtsal Retina Hastalıkları İçin Kök Hücre Tedavisi: Sistematik Bir İnceleme Ve Meta-Analiz

Retinitis Pigmentosa (RP) ve Stargardt Hastalığı (STGD) gibi iki göz hastalığının tedavisinde kök hücre terapisinin kullanılması incelendi. Kök hücre tedavisinin etkili göründüğünü ve genellikle güvenli olduğunu buldular bu çalışmada. STGD hastaları için, görme 6 ve 12 ay sonra belirgin şekilde iyileşti. RP hastaları için ise 6 ay sonra bir iyileşme gözlendi, ancak bu 12 aya kadar sürmedi.

 

Çalışmada kök hücrelerin yardımcı maddeler salarak ve hasar görmüş hücreleri değiştirerek nasıl işe yaradığını açıklandı. Farklı yöntemlerle kök hücrelerin göze yerleştirilmesini tartışıldı; bunlardan biri olan suprakoroidal enjeksiyonun umut vaat ettiğini belirttiler.

Çalışmada, göbek kordonundan elde edilen hücreler gibi farklı kök hücre tiplerinin kullanıldığından bahsediliyor. Ayrıca embriyonik ve indüklenmiş pluripotent kök hücrelerin kullanımının potansiyelini tartışıldı. Bu hücreler umut vaad etmiş olsa da, bazı etik endişeler bulunduruyor.

 

Kısacası çalışma, kök hücre terapisinin RP ve STGD için iyi bir tedavi seçeneği olabileceğini öneriyor. Ayrıca uzun dönemli faydaları ve güvenliği konusunda emin olmak için daha fazla araştırmaya ihtiyaç olduğuna dikkat çekiyor.

Hazırlayan: Şevval Kurnaz

(Chen X, Xu N, Li J, Zhao M, Huang L. Stem cell therapy for inherited retinal diseases: a systematic review and meta-analysis. Stem Cell Res Ther. 2023 Oct 5;14(1):286. doi: 10.1186/s13287-023-03526-x. PMID: 37798796; PMCID: PMC10557171.)

Ketojenik Diyetin Tip 2 Diyabet Üzerine Faydalı Olduğu Fakat Hastalarda LDL Ve Total Kolesterol Artışına Yol Açabildiği Görüldü!

Ketojenik Diyet ve Birden Fazla Sağlık Sonucu: Meta-Analizlerin İncelenmesi

Makalede çeşitli popülasyonlardaki sağlıklı bireylerden, fazla kilolu veya obez olanlardan ve tip 2 diyabet, kanser ve epilepsi gibi kronik durumları olan bireylerden sağlık sonuçları üzerinde Ketojenik Diyet’in (KD) etkisini araştıran meta-analizler inceleniyor. Çalışma; kilo kaybı, iştah kontrolü, epilepsi üzerindeki etkiler, olumsuz olaylar ve kan glikozu ve lipitler dahil olmak üzere çeşitli sonuçları içeriyor. Dahil edilen çalışmaların örneklem büyüklüğünün küçük olması, sunulan ilişki ve kanıtların kesin olmayabileceği anlamına geliyor.

 

Çalışmada KD’nin tip 2 diyabet gibi metabolik risk faktörleri olan bireyler için potansiyel faydaları vurgulanıyor. KD’nin artmış yüksek dansiteli lipoprotein (HDL) ve azalmış trigliseridler (TG) ile ilişkilendiğini belirtmek için zayıf kanıtlar bulunmaktadır. Bununla birlikte, KD’nin tek başına veya egzersizle bir araya getirilerek aşırı kilolu veya obez kişilerde düşük dansiteli lipoprotein (LDL) ve toplam kolesterol seviyelerini artırabileceğini gösterildi. Bu bulgular, kardiyovasküler hastalık riskini azaltma ve artırma arasında çelişkili bir ilişkiyi vurgulamakta ve bunun muhtemelen diyet yağ alımı türü ile ilişkili olduğuna işaret etmektedir.

 

Ayrıca çalışmada epilepsi tedavisinde KD kullanımını ve kanser tedavisindeki potansiyel rolünü tartışmaktadır. KD’lerin, özellikle çeşitli epilepsi türlerinde nöbetleri azaltmada etkili olabileceğine dair zayıf kanıtlar olduğunu önermektedir. Kanserle ilgili olarak çalışmada KD’nin kanser hücrelerinin enerji üretmesini engelleyebilecek şekilde glukoz alımının azalmasının etkisi nedeniyle belirli kanser türlerine potansiyel faydaları olabileceğini belirtmektedir. Bununla birlikte, KD’nin tüm kanser türleri için etkili olmayabileceğini ve potansiyel kısa vadeli ve uzun vadeli yan etkileri de belirtmektedir.

 

Sonuç olarak, çalışma, Ketojenik Diyetin belirli sağlık bağlamlarında potansiyel faydalarını kabul etmekte, ancak özellikle uzun vadeli etkiler, uyum ve potansiyel yan etkileri değerlendirmek için daha kapsamlı araştırmalara ihtiyaç olduğunu vurgulamaktadır. Ayrıca, farklı popülasyonlarda KD’ye verilen bireysel yanıtları düşünmenin önemini vurgular.

Hazırlayan: Oğuzalp Atalay

(Chen S, Su X, Feng Y, Li R, Liao M, Fan L, Liu J, Chen S, Zhang S, Cai J, Zhu S, Niu J, Ye Y, Lo K, Zeng F. Ketogenic Diet and Multiple Health Outcomes: An Umbrella Review of Meta-Analysis. Nutrients. 2023 Sep 27;15(19):4161. doi: 10.3390/nu15194161. PMID: 37836444; PMCID: PMC10574428.)

Yaşlı Bireylerde Atopik Dermatite Bağlı Olarak Demans Gelişebiliyor!

Orta Yaşlı Ve Yaşlı Yetişkinlerde Atopik Dermatit Ve Bilişsel İşlev: Sistematik Bir İnceleme Ve Meta-Analiz

Bu makalede, orta yaşlı ve yaşlı yetişkinlerde atopik dermatit (AD) ile bilişsel işlev arasındaki ilişki inceleniyor. Çalışma, AD’nin özellikle Alzheimer tipi demans ve genel demans dahil olmak üzere bilişsel işlevin artmış riski ile ilişkilendirildiğini buldu. Bu bulgu, daha önce AD’li bireylerde bilişsel bozulma bildiren önceki araştırmalarla uyumlu. Bu ilişkiye katkıda bulunan potansiyel mekanizmalar arasında kronik inflamasyon, oksidatif stres, uyku bozuklukları, psikolojik sıkıntılar ve azalmış yaşam kalitesi bulunmaktadır.

 

Çalışma ayrıca, AD ve genel demans arasındaki ilişkinin Avrupa’da anlamlı olmasına rağmen Asya’da olmadığını ortaya koydu. Bu bölgesel farklılık, genetik duyarlılık, çevresel faktörler, tanı kriterleri ve tedavi seçenekleri gibi etkenlerden etkilenebilir. Ayrıca, çalışma tasarımı ilişkide bir rol oynadı, çünkü prospektif kohort çalışmaları anlamlı bir bağlantı gösterirken prospektif olmayan kohort çalışmaları göstermedi. Prospektif kohort çalışmaları, nedensellik ilişkilerini değerlendirmek için daha güvenilir kabul edilir, çünkü yanlılıkları ve karıştırıcı faktörleri azaltmaya yardımcı olurlar, ancak uzun süre ve yüksek maliyet gibi sınırlamaları vardır.

 

Bu araştırma, klinik uygulama ve halk sağlığı açısından önemli sonuçlar doğuruyor. AD’nin özellikle demans açısından bilişsel işlev için potansiyel bir risk faktörü olabileceğini öne sürüyor. Klinisyenlerin bu ilişkinin farkında olmaları ve AD hastalarını bilişsel bozulma açısından taramaları gerekmektedir. Ayrıca, AD ve bilişsel işlev bozukluğu olan hastaları yönetmek için bütünsel bir yaklaşım önerilmektedir. Ancak, çalışma sınırlamaları, sınırlı sayıda çalışma, bölgesel önyargılar ve nedensellik kurma yeteneğinin olmaması gibi içerir. Bu bulguları onaylamak ve AD ile bilişsel bozulma arasındaki mekanizmaları daha iyi anlamak için daha büyük ve daha çeşitli örnekleri içeren daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.

Hazırlayan: Oğuzalp Atalay

(Zhou Q, Yang D, Xiong C, Li X. Atopic dermatitis and cognitive dysfunction in middle-aged and older adults: A systematic review and meta-analysis. PLoS One. 2023 Oct 25;18(10):e0292987. doi: 10.1371/journal.pone.0292987. PMID: 37878635; PMCID: PMC10599501.)

MAP Aşılarının Geleneksel İğne ve Şırınga Aşılarından Bir Eksiği Olmadığı Tespit Edildi!

Aşılar İçin Mikroarray Yamalarının Bağışıklık Yanıtı, Güvenlik, Kullanılabilirlik Ve Kabul Edilebilirliği: Sistemik Bir Derleme Ve Meta-Analiz

Bu sistematik derleme ve meta-analizde yazarlar, immünogenisite, güvenilirlik, kullanılabilirlik ve kabul edilebilirlik açısından aşı için mikroarray yamaların (MAP’lar) kullanımını değerlendirdiler. Çalışma sayısı sınırlıydı ve örneklem büyüklükleri küçüktü, ancak bu çalışmalardaki yanlılık riski genellikle düşüktü. Analiz, çoğunlukla influenza ve Japon ensefaliti için kullanılan MAP aşılarının, geleneksel iğne ve şırınga (N&S) aşılarına göre eşdeğer veya daha fazla antikor yanıtı ürettiğini buldu. Güvenlik açısından MAP’lar iyi tolere edildi ve temel yan etki olarak ciltte artmış eritem (cilt kızarması) görüldü, muhtemelen cilde daha yakın olan bağışıklık reaksiyonları nedeniyleydi. MAP cihazlarının kullanım kolaylığı ve kabul edilebilirliği yüksekti, kullanıcılar kullanımın kolaylığını ve N&S’ye kıyasla daha yüksek kabul edilebilirliği rapor ettiler.

 

Çalışmalar, MAP’ların özellikle çocuklar, yaşlılar ve bağışıklık sistemi zayıf olan bireyler gibi risk altındaki popülasyonlarda aşı kapsamını artırma potansiyeline sahip olduğunu göstermektedir. Bu yamalar ayrıca kendine aşı yapma potansiyeli nedeniyle düşük ve orta gelirli ülkeler için faydalı olabilir. İlk pozitif bulgulara rağmen, özellikle diğer aşı türleri için immünogenisite ve güvenilirlik açısından bu sonuçları doğrulamak için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır. Ayrıca MAP’ların maliyeti özellikle düşük gelirli ülkelerde daha fazla inceleme gerektiriyor. Genel olarak, aşı programlarında MAP’ların benimsenmesine yönelik zorluklar ve engeller olsa da aşı eşitliğini artırma ve aşıyla önlenebilir hastalıkların yükünü azaltma potansiyelleri gibi faydaları önemlidir.

Hazırlayan: Oğuzalp Atalay

(Berger MN, Mowbray ES, Farag MWA, Mathieu E, Davies C, Thomas C, Booy R, Forster AH, Skinner SR. Immunogenicity, safety, usability and acceptability of microarray patches for vaccination: a systematic review and meta-analysis. BMJ Glob Health. 2023 Oct;8(10):e012247. doi: 10.1136/bmjgh-2023-012247. PMID: 37827725; PMCID: PMC10583062.)

SGLT-2i İnhibitörü Tedavisi Tip 2 Diyabet Hastalarında Kas Kütlesinde Belirgin Azalmalara Sebep Oluyor!

Tip 2 Diabetes Mellituslu Hastalarda SGLT-2i İnhibitörleri İle Kas Atrofisi Arasındaki İlişki: Sistematik Bir İnceleme ve Meta-Analiz

Bu çalışmada, tip 2 diyabet mellitus (T2DM) teşhisi konmuş bireylerde sodyum-glukoz taşıyıcı tip-2 inhibitörü (SGLT-2i) tedavisinin kas erimesi üzerindeki etkilerini detaylı bir şekilde incelenmiştir. 1,482 katılımcıyı içeren 19 randomize kontrollü çalışma analiz edildi. SGLT-2i tedavisi gören T2DM hastalarının, kontrol grubundaki katılımcılara göre hem vücut yağsız kütlesinde hem de iskelet kas kütlesinde belirgin azalmalar yaşadığı gözlendi. Önemli bir şekilde, denemeler sırasında ciddi advers etkiler veya ölümler kaydedilmedi. Ancak, incelenen çalışmaların kalite değerlendirmesi yapıldığında, düşük kalitede olduğunu gösterilmiştir. Bu da bu alanda daha sağlam ve kapsamlı araştırmalara olan acil ihtiyacı vurgulamaktadır. 

 

Bu çalışmanın bulgularının klinik uygulama açısından önemli sonuçları vardır. T2DM teşhisi konmuş bireylere SGLT-2i tedavisinin uygulanmasında dikkatli bir yaklaşım gerektiğini belirtir. Araştırma, hastaların yaş, kilo, vücut kitle indeksi, kas kütlesi ve kas gücü gibi faktörleri göz önüne alarak detaylı değerlendirmeler yapılmasının gerekliliğini vurguluyor. Ayrıca, kas kazancını veya kaybını değerlendirmek için standartlaştırılmış metriklerin gerekliliğine dikkat çekiyor. Özellikle, vücut yağsız kütlesini ve iskelet kas kütlesini değerlendirmek için InBody ölçümlerine kıyasla, dual X-ışını absorbsiyometri (DXA) veya biyoelektrik empedans analizi (BIA) gibi daha güvenilir ölçüm yöntemlerini tavsiye ediyor. Genel olarak, bu araştırma, SGLT-2i’ nin kas sağlığı üzerindeki potansiyel etkilerini anlamak için daha kapsamlı bir görüş sunmak için daha yüksek kalitede çalışmalara acil ihtiyaç olduğunu vurgulamaktadır.

Hazırlayan: Şevval Kurnaz

(Xia C, Han Y, Yin C, Geng R, Liu Z, Du Y, Yu M. Relationship between sodium-glucose cotransporter-2 inhibitors and muscle atrophy in patients with type 2 diabetes mellitus: a systematic review and meta-analysis. Front Endocrinol (Lausanne). 2023 Sep 15;14:1220516. doi: 10.3389/fendo.2023.1220516. PMID: 37780608; PMCID: PMC10541228.)

Yaşlı Bireylerde Düşme Riskini Azaltmak İçin Tango Terapisinin Etkili Olduğu Görüldü!

Yaşlı Demanslı Bireylerde Tango Terapisi ve Fiziksel Egzersiz: Randomize Kontrollü Bir Çalışma

Bu randomize kontrollü çalışmada demanslı yaşlı bireylerle ilgilenilmiş ve tango terapisinin yürüme hızı, fonksiyonel hareketlilik, denge, düşmeler, günlük yaşam aktiviteleri ve yaşam kalitesi dahil çeşitli yönlerini değerlendirmeyi amaçlamıştır. Çalışma, katılımcılar tarafından tango terapisi ve fiziksel egzersizin iyi karşılandığını gösterdi. Tango terapisi yürüme hızını artırdı ve düşme riskini azalttı, ancak kontrol grubunda fonksiyonel hareketlilikte bir düşüş yaşandı. Tango terapi grubunda düşmelerin sayısı da azaldı, bu da düşmelerin önlenmesi için potansiyel bir fayda göstermektedir.

 

Tango terapinin özgün özellikleri, müzik, dans ve denge odaklı olması nedeniyle yürüme ve fonksiyonel hareketlilik üzerinde olumlu etkileri olduğuna inanılmaktadır. Her iki grupta yaşam kalitesi iyileşti, ancak bu değişiklikler istatistiksel olarak anlamlı değildi, muhtemelen Covid-19 salgını nedeniyle müdahalelerin geçici bir kesintiye uğramasından kaynaklanmış olabilir.

 

Bu çalışma, tango gibi dans müdahalelerinin demanslı yaşlı bireylerin bakım planlarına dahil edilmesinin potansiyel faydalarını vurgulamaktadır. Yürüme hızında ve fonksiyonel hareketlilikte iyileşmeleri göstererek, bu tür müdahalelerin klinik uygulamada önemli olabileceğini göstermektedir. Ancak çalışma, küçük bir örneklem boyutu ve uzun vadeli etkiler için takip verilerinin eksikliği gibi sınırlamalara sahipti. Gelecekteki araştırmalar, bu sınırlamaları ele almayı ve tango terapinin bilişsel işlevler ve teknik sonuç ölçümleri üzerindeki etkisini daha fazla incelemeyi amaçlamalıdır.

Hazırlayan: Oğuzalp Atalay

(Bracco L, Pinto-Carral A, Hillaert L, Mourey F. Tango-therapy vs physical exercise in older people with dementia; a randomized controlled trial. BMC Geriatr. 2023 Oct 24;23(1):693. doi: 10.1186/s12877-023-04342-x. PMID: 37875856; PMCID: PMC10598907.)

Psöriazis Cildindeki Değişimlerde Histon ve Histon Asetilasyonuna Bağlı Gen Ekspresyon Farklılıkları Rol Oynuyor!

Histon ve Histon Asetilasyon ile İlgili Gen İfade Değişiklikleri, İlişkilendirilmemiş Psöriatik Ciltteki Etkileri ve Hücre Proliferasyonu, Farklılaşma ve İmmün Yanıtlar Üzerine Etkileri

Bu çalışma, ilişkilendirilmemiş psöriatik ciltte histonların ve histon asetilasyonuyla ilişkilendirilen gen ifadesi değişikliklerinin ve bunların hücre çoğalması, farklılaşma ve bağışıklık yanıtları üzerindeki etkilerini araştırıyor. Psoriasis, iltihaplanma ve stres tepkilerine karşı aşırı yanıtların karakterize ettiği bir deri hastalığıdır ve keratinositlerin aşırı çoğalması, anormal farklılaşma ve bağışıklık hücrelerinin cildi istilası gibi sorunlara yol açar. Genetik, epigenetik, çevresel ve mikrobiyomla ilgili çok sayıda faktör, psoriasis gelişimine katkıda bulunmaktadır. Psoriasis hastalarının makroskopik olarak sağlıklı görünen, ilişkilendirilmemiş ciltleri bile hastalığa katkıda bulunan moleküler değişiklikler sergiler.

 

Histonlar ve post-translasyonel değişiklikleri, epigenetik düzenlemenin merkezindedir. Çalışma, histonlar, histon taşıyıcıları ve histon asetilasyonu ile ilişkilendirilen moleküllerle ilgili belirgin gen ifadesi değişikliklerini tanımlıyor. Bu değişiklikler, psoriasis patogenezinde yer alan keratinosit çoğalması ve Th17 hücre farklılaşması gibi süreçler için önemli sonuçlar doğuruyor.

 

Çalışmanın bulguları, ilişkilendirilmemiş psöriatik ciltteki histonlar ve ilgili genlerdeki karmaşık ifade anormalliklerini aydınlatmaktadır. Bu bulgular, bağışıklık yanıtlarını, hücre çoğalmasını ve farklılaşmayı düzenleyerek psoriasis belirtilerini hafifletebilecek histon düzenlemeyi hedefleyen tedavilerin geliştirilmesine katkıda bulunabilir. Özellikle HDAC inhibitörleri ve diğer histon düzenleyicileri, psoriasis tedavisi bağlamında bağışıklık yanıtlarını ve keratinosit fonksiyonlarını düzenleme konusunda umut vadetmiştir. Bu bulguların daha fazla deneysel doğrulaması, psoriasis tedavisine müdahalede yeni kapılar açabilir.

Hazırlayan: Oğuzalp Atalay

(Romhányi D, Szabó K, Kemény L, Groma G. Histone and Histone Acetylation-Related Alterations of Gene Expression in Uninvolved Psoriatic Skin and Their Effects on Cell Proliferation, Differentiation, and Immune Responses. Int J Mol Sci. 2023 Sep 26;24(19):14551. doi: 10.3390/ijms241914551. PMID: 37833997; PMCID: PMC10572426.)